bugün

(bkz: egzistasyonel kriz)
Doğumdan beri başlayan kronik depresyon. Yaşayan arkadaşlara beni yalnız bırakmadıkları için teşekkürler.
felsefeye adım attırdığını öğrendiğim depresyon türü. işte felsefe böyle parmak şıklatır gibi. hoba.
yok işte kimse beni anlamıyor, çok üzülüyorum. efendime söyleyeyim sevgili benden ayrıldı :////(((((( depresyonu değildir. zaten adı da hiç öyle bir izlenim vermiyor değil mi?
varlık neydi?
varlık emekti.
Ergenken ve bana dikte edilen dine körü körüne inanırken düşünürdüm, neden gelmiştik biz bu dünyaya? Hadi Adem ve Havva cezalandırıldılar diyelim. Biz neden bu cezayı devam ettiriyorduk diye aklıma takılırdı. Neyse bu amacı bulmanın çaresini tek bir dinde yani müslümanlıkta ararsam çok hoş ve faydalı bir içeriğe ulaşamayacağımı fark ettim. tabi ki sadece dinde ararsam bu hayat amacını, nedenini bu da pek verimli olmazdı. bu yüzden ben de karar verdim, neden dünyaya geldiğim hakkında bir fikir sahibi olana dek ölmek istemiyorum. Daha ne incil'i okudum, ne kuran'ı bitirdim, ne tevrat, deist, ateist manifestolarını okudum. Bu yüzden dinsel acıdan bir kararsız ve homosapienim. Peki, bunu size niye anlatıyorum? Çünkü malesef bir psikoloji öğrencisi olarak size psikoloji bu depresyonun çözümünü sunuyor diyemiyorum. Psikoloji sizin bu düşüncelerinizi işlevsiz olarak tanımlayıp, bunları halı altına itmeye çalışıyor. Eğer böyle bir depresyona sahipseniz, size tavsiyem kendinize bir amaç bulun. Bunu yaşamadan ölmeyeceğim diyebileceğiniz bir amaç. O amacı gerçekleştirene kadar hayatta kalabilirsiniz böylece.
görsel
yaşam, özgürlük, ölüm, inanç, hayatın anlamı ve sonu gibi sorular karşısında filozofu gerim gerim geren bir durumdur.

(bkz: Varoluşçu bunalım)
hele ki bunun pençesine düşenin vay haline.
sonbaharda düşen yaprağın misyonu kadar bu hayatta bir misyonumuz var mı? getirin bana gençlik pınarımı.
Yasama amacini kisitlandirmaktir.
(bkz: Rene descartes)
(bkz: düşünüyorum öyleyse varım)

Ve (bkz: Jean Paul sartre) nin cevabı:
"Eğer düşündüğünüzün farkındaysanız, o farkındalık düşünme sürecinin bir parçası olamaz; dolayısıyla, bilincin farklı bir boyutu olması gerekir. Ve "ben" diyen de o farkındalıktır. içinizde düşünceden başka bir şey olmasaydı, düşündüğünüzü dahi bilemezdiniz. Rüya gördüğünün farkında olmayan biri gibi olurdunuz. Rüya gören kişinin, rüyadaki imgelerle kendini tanımlaması gibi, siz de kendinizi düşüncelerle tanımlardınız. Birçok kişi halâ bu şekilde yaşamakta, uyurgezer gibi ortalıkta dolaşmakta, uyuduğunu dahi bilmemekte, sürekli olarak aynı kabus gerçekliği yeniden yaratan zihin yapısının tutsağı olmaktadır.

Rüya gördüğünüzü bildiğinizde, rüya içinde uyanıksınız demektir."

Ve tabi ki (bkz: Franz Kafka) :

"Anlamaya başlamanın ilk belirtilerinden biri ölme isteğidir."
girildi mi çıkılamayan tek depresyon. öyle yaşayıp gidersin.
Eğer arkasına yaslanacağın biri ya da bir durum varsa onun rahatlığıyla hissedebileceğin, fakat elindekilerin kayıp gittiği durumlarda acı vereceğinden bir süre uzak durulması gerek hissiyat.
ölmeyi değil hiç doğmamış olmayı dilemektir.
(bkz: fight club)
(bkz: tyler durden)

Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok, ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaş, en büyük buhranımız hayatlarımız.
Televizyonla büyürken, milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık, ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve o yüzden çok çok kızgınız.
Sürekli yaşamı sorgulama durumu. Yaşamı, neden yaşadığımızı,hayatın anlamı, ölüm sonrası, yani şuan olan yaşam mücadelemizin nedenini sorgulamaktır. Bazen bu düşünceler ve sorgulamalar günlük hayatta hat safaya çıkar ve bir anlık varoluşsal kriz yada bunalım olur.
2 senedir içinde bulunduğum durumdur. her gün kafamda teolojik tartışmalar, sorular ve saçma sapan adet ve gelenekler çarpışması olur. Her hafta da 1 kez gelir fakat ilk kez son 20 gün yoktu ve şaşırarak umarım gitmiştir dediydim. fakat bügün yine geldi, yıllık izine çıktı herhal. her zaman kendi varoluşuma küfrettiğim durumdur.
Nihilizmik karın ağrısı. Yüksek farkındalık iyi bir şey değil.
zaten öyle şeyler düşünüyorum ki kendi bedenimi terk edip gidiyorum, kötü bir şey varolmak diye düşünüyorum masa olsak bu kadar sıkıntı çekmezdik mesela.
(bkz: varoluş sancısı)

sartre - bulantı okunmalıdır.
Jean Paul Sartre'ın bulantı isimli kitabında antoine requentin'ın yaşadığı sorun ve durumu en iyi olarak o kitabı okuyarak kavrayabilirsiniz.
Bende kronik versiyonu mevcuttur, laf olsun, hava olsun diye söylemiyorum. Keşke ben de musmutlu olabilseydim.

Bana sorulsaydı eğer hiç bu dünyaya gelmek istemezdim.
bu dünya ne tuhaf
alışamadım bir türlü denize,
beş kıtaya, insan sesine.
her gün yeniden düşünüyorum hepsini.
alışamadım desem doğrudur
ellerime.

melih cevdet anday
--spoiler--
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker bir yanımız
bir yanımız bahar bahçe...
--spoiler--
Şeyhim beni 70'lere ışınla,
3 milyar saniyem bitmeden önce.
Sonsuzluğu bükeyim, kalan ömrümce.
Tasavvuf strese iyi geliyor bence.

Şeyhim adım kara listede, eyvah!
Görünmüyor hicret yolunda vaha.
Açamam, açamazsın, açılmaz şeyhim,
Sıfırın içine bir delik daha.

Şeyhim 14 milyar yıl ne çabuk geçti.
Yaş kırk oldu kırklara karışamadım.
Ben defterden sildim ölümsüzlüğü,
Şeyhim kainata alışamadım.
Tıbbi kayıtlarda geçmez dolayısıyla tedavi edilemez. Bir ömür çekersin.