bugün

sudaki flor ve diş macunlarının da epifiz bezinin çalışmasını olumsuz etkilediğini duymuştum.
e hadi diş macununu bitkisel olanlarından aldık ettik de, suyu ne yapacağız?
türkçe ismi epifiz bezi olmakla beraber, omurgalıların beyninde yer alan bezdir. insanlarda 1-2 yaşına kadar büyümeyi sürdürüp, sonrasında boyutunu korur. vücudun florid mıknatısı gibidir, florid alımıyla kireçleşip işlevsiz hale gelir. ışığa duyarlıdır ve karanlıkta salgılanımını hızlandırır. vücudun herhangi bir bölgesi -diz kapağı arkası gibi- ışık aldığı takdirde uyarılması sebebiyle, çevreyi algılayan üçüncü bir göz olduğu öne sürülür.

görsel
(bkz: sodyum florid/#20230996)
(bkz: yazarların kola içmeme sebepleri/#20230989)
(bkz: epifiz/#20230981)
(bkz: yazarların kola içmeme sebepleri/#20230712)
(bkz: epifiz/#20230684)
(bkz: yazarların kola içmeme sebepleri/#20230641)
dmt salgılama fonksiyonu ile insanın evrenle bağlantı dinamosu.
aynı zamanda bir çok incelemenin paralelinde açığa çıkan sonuç o ki pineal gland gerçeklik algımızında temel kaynağı.
yani pineal glant hem halisünasyon benzeri ruhsal göçlere, seyahatlere çıkma organımız hem de içinde yaşadığımız hayatı gerçeklik algısı ile donatan organ.
dmt paralelinde pineal gland düzgün çalışmadığında dünyayı siyah beyaz, düz ve sahte gibi algılarsınız. bu da sizi deli gömleği ile bir odaya ömür boyu hapsetmelerine yeter de artar bile. çünkü gerçeklik algınızı yitirmiş ve etrafınızdaki her şeyin sahte olduğunu görmüş ama bunu kabullenemeyerek aklınızı yitirmişsiniz demektir.
insanlık tarihinin en büyük sırrını saklayan organ.
PiNEAL GLAND (EPIFIZ BEZi) FARKINDALIĞI ve 3.GÖZÜ UYANDIRMAK isimli video cok ilgi cekici...

Turkce altyazili olarak izlemek icin : [http://www.youtube.com/watch?&v=xmlyfGIh87c]
PiNEAL GLAND - iÇSEL GÖZ

http://www.theepochtimes.com/n2/content/view/3008/
(Pineal Gland ili ilgili cok degisik bir yazi)

Binlerce yıl boyunca pineal gland insan vücudu ile düşünce alemleri arasında bağlantı noktası olarak tanınmıştır.

Diğer boyutlara açılan bir pencere olarak görülmüştür.

Zaman içinde bu görüş önemini kaybetse de, bilim yeniden "saklı göz"ün gizli kalmış işlevleri üzerinde yoğunlaşmaya başladı.

Gençliğimde babamla birlikte hem gözlemlenebilir hem de paranormal( doğaüstü) konularda sohbet ederdik.

Hatırlayabildiğim en ilginç konulardan birisi, hastaların klinik olarak öldükleri halde, geçici olarak fiziksel vücutlarından çıkıp kısa bir yolculuk yaptıkları ölüme yakın deneyimlerdi.

Babam, tıp fakültesindeki çalışmalarından öğrendiği üzere, insanoğlunun beden dışı gözlemler yapabilmesini sağlayan organların, fiziksel gözlerden başkası olmadığını vurgulardı.

20 yıl sonra ben kendimi aynı üniversitenin koridorlarında bulduğumda, bir anatomi profesörü, babamla yaptığımız konuşmalar esnasında içine düştüğümüz bir hatayı gözler önüne serdi. Hücreler yumağı arasına gizlenip korunmuş minik, fakat hayati metabolik fonksiyonları kontrol edebilen bir gizemden bahsetti.

Üçüncü Göz

Fiziksel dünyamızın ötesini gözlemleyebilen görsel bir organ hayal edin.

Hangi ilginç yaradılmışın böyle meraklı yetenekleri olabilir? insanoğlunun! Pineal yapı- başın ortasında gömülü bir hazine, minicik bir beze- sadece dışardan gelen ışığı algılayan gözler olmakla kalmayıp, yapısı aynı zamanda gözlerin ilkel hali gibidir.

Pineal gland, seksüel gelişim, metabolizma ve melatonin üretimi gibi çok önemli bedensel fonksiyonların kaynağıdır.

Ama bilim adamları, pineal glandde mevcut olan ve basit bir açıklamayla anlaşılamayacak olan bazı özellikler bulmuşlardır


Bu organın eşsiz yapısı yüzünden, bilimadamları bu ana kadar gizli kalmış özelliklerinin olduğu sonucuna vardılar. Modern tıp, beynin derinliklerine gömülmüş olan bu bezenin fotoreseptör(ışık alıcı) hücreler içerdiğini keşfettiler. Yine de en etkili görüş, bu özelliklerin evrimimizin başlangıcından itibaren gizli kalmış yetenekleri tanımladığı yönündedir.

Bilimin pineal yapı hakkındaki evrimsel anlayışına göre, bu organ bir zamanlar, kafatasının yüzeyinde yeralan düzensiz sinir lifleri sistemi olarak vardı. işlevi, özellikle ışık değişimlerini yakalayabilmekti. Bu da, yırtıcı bir hayvanın saldırısı esnasında, olası kaçış noktalarını görmesini sağlıyordu.

Bu anlayışa göre pineal gland, gözler ile benzer işlevi görmekteydi. Tek fark, kafatasının içine doğru gitmesiydi.

David Klein'in öne sürdüğü yeni bir hipoteze göre ise, ilkel retinalar hem hareketi yakalamak hem de melatonin üretmek konusunda deneyimliydiler.

Zaman geçtikçe, melatonin üretim işlevi serbest bir organ olan pineal glande geçti. Diğer taraftan, memelilerdeki melatonin üreten retinanın dejenerasyonu için henüz tutarlı bir açıklama yapılmamıştır.

Bugün pineal gland, endojenleri gizleyen yapı olarak görülse de, çok iyi fotoduyu kapasitesi de olduğu açıktır.
Eğer iki göz de çıkarılsa ve bu bezeye frontal bölgeden ışık verilse bile, bu organ yine de gözler gibi uyarana tepki verirlerdi.

Bu yüzden bazı bilim adamları pineal glandin dejenere olmuş bir gözden çok daha fazlası olduğunu düşünüyorlar. Peki ya beynin yanlış anlaşılmış diğer pekçok bölümü, bu küçük koni şeklindeki alanda açıklama bulacaksa?

Yüksek Farkındalığa Açılan Bir Pencere

Dr. Sérgio Felipe de Oliveira'ya göre, pineal gland aktivitesinde artış, önsezi veya meditasyon gibi psişik aktivitelerle çok yakından alakalıdır.

Dahası, pineal gland çoklu endojenik fonksiyonlarının yanısıra( hipotalamusun ve biyolojik ritimlerin kontrolü, serbest radikallerden korunma gibi), "Ruh Molekülü" (Sprit Molekül) olarak da bilinen N,N-dimethyltryptamine (DMT)nin salınımından da sorumludur. Bu molekülün serbest kalması, insanoğlunun bildiği en güçlü halusinojenik nörotransmitter olarak kabul edilmektedir. DMT, uyku esnasında, bazı meditasyon çalışmalarında, ölüme yakın deneyimlerde ve halusinojen içeren bazı bitkilerin yenmesiyle artar.

Şüpheciler, boyutsal düzlemlere yönelik farkındalık artışıyla ilgili konuların geçerliliğini sorguluyorlar. Bunun yerine, bu deneyimlerin sadece beyindeki birtakım kimyasalların üretimiyle oluşan fenomenler olduğuna inanmayı tercih ediyorlar. Fakat DMT'nin salınımı ( pinealde buna bağlı olarak gerçekleşen değişimleri) ve ölüme yakın deneyimler arasındaki ilişkiyi açıklayamıyorlar.


Tüm bunlar insandaki DMT'nin sonuçları üzerinde kapsamlı çalışmalar yapan Dr. Rick Strassman'ın farkettikleri.

Bu araştırma, pineal glande hormonlar üreten, işlevini kaybetmiş bir göz olarak bakmak yerine, diğer varlık alanlarına açılan içsel bir pencere olarak bakmaktadır.

Pineal gland ile ilgili bu görüş yeni değildir.

Vedic geleneğine göre 6. çakrayı temsil etmektedir.

Hinduizm'de Brahma penceresi, antik Çin'de ilahi Göz, Taoizm'de Niwan Sarayı ya da Descartes'e göre Ruhun Merkezi.

Beynin merkezinde saklanmış bu küçük koni acaba bilimin ulaşamadığı alemleri gözlemleyebilecek potansiyeli ihtiva ediyor olabilir mi?

Çeviren : Sıdıka Özemre
epifiz bezi nin latincesidir.