bugün

tasavvufun hüzünlü sazıdır. iddia o yöndedirki neyin üzerinde bulunan yedi adet delik tasavvufun yedi aşamasını temsil eder. ayrıca ney üflendikçe kararan bir alettir ki bu durumda tasavvufta olgunlaşmaya atıfta bulunur ve ne yazık ki türkiye'nin en iyi neyzenlerinden kutsi erguner paris'te yaşamaktadır.
üflenen şey insanın nefesi degil ruhudur. çalması zordur, ögrendim dedigin yerde yeni başladıgını farkedersin. * *
insan sesine en yakın sazdır. niyazi sayın gibi bir üstadın elinde ise adeta dünyadan uzaklaşan ve dinleyeni de bu dünyadan uzaklaştıran sazdır. üflemesi ne kadar zor olsa da azmedip niyazi sayın üstad'a özenerek öğrendiğim sazdır.
sazlıklardan koparılıp getirildiğindendir belki üflerken ağlaması..
dinle ney'den duy neler söyler sana
derdi vardır ayrılıklardan yana
'kestiler sazlık içinden' der beni
dinler ağlar hem kadın hem er beni
hasret anlatmam için bulmam gerek
ayrılıktan parçalanmış bir yürek
aslı kaybetmişse bir insan arar
asla dönmek için hep uygun an arar
dosta gah yoldaş olup gah düşmana
inleyip sesler duyurdum her yana
dost olur zannımca her insan bana
bi'haber gel gör ki sırrımdan yana
sırlarım olmaz iniltimden uzak
etmez fark her göz işitmez her kulak
saklı olmaz birbirinden can ve ten
canı her göz görmez ama bilki sen
hem devadır ney denen şey hem zehir
bir bulunmaz arkadaştır hem fikir
anlatır ney aşk-ı mecnunun nedir
kanlı bir yoldan haber vermektedir
müşteri yalnız dil söz kulak dedi
aşkı mecnun bildi akıl ermedi
derdimizden gün zamansız dolmada
her yanlış bir günle yoldaş olmada
gün geçip isterse yaz ersin güze
ey temiz insan sağ ol kafi bize
kandı her varlık balık kanmaz suya
rızk eğer eksikse gün dolsun mu ya

anlamaz olgun adamdan, ham adam
söz hem az hem öz gerektir vesselam... * * *
ilk ders almaya gittiğiniz zaman içinizde bir korku olur acaba üfleyebilir miyim diye. neredeyse %99 unun yaptığı gibi ilk elinize aldığınızda o hafifiliğe hayranlık duyar, gözünüze o anda sadece kamış parçası görünen o şeyden ses çıkaramazsınız. çalışır çabalarsınız. dudak yapınızı ne zaman neyinizin başparesi kabul ederse* o zaman ses çıkarmada sorunsuz bir yolda gidiyorsunuz demektir. bir anda olmasını beklemeyin. neyde herşey sabırdır.

şöyle demişti celaleddin biçer; neyin %40 ı ses çıkarma, %40 nota, %20 de nüans tır. evet doğru söylemiştir kendisi, ama bence %20 lik nüans ın zorluk derecesi kat ve kat daha fazladır diğerlerinden. işte bu aşamada ruhunuzu neyin içine üflemeye başlarsınız.

ses çıkarmakta zorlanan arkadaşlarımız içinse;
neye affedersiniz ama hayvanlar gibi üflemeyin. alimallah çatlatırsınız. ney siz hızlı veya güçlü üflediğiniz zaman ok ses vermez. doğru killerde üflediğiniz zaman farklı tonları verir. dem sesler zordur. onları sonra halledersiniz.

ilk önce neyi alıp da rast tan ses çıkarmaya çalışın. * en kolay ses budur çünkü. eğer zorlanıyorsanız bir yatağa sırtüstü uzanıp da neyi yukarı tutarak üfleyin bu nefesinizi kontrol etmenize yardımcı olur.

duruş içinse mümkünse bir aynanın karşısında çalmaya çalışın. neyin dizinizle temas ettiği bölümüne dikkat edin. bu sırada hep dik durmaya çalışın. bu pozisyonda dik durmak zordur ama nefes kontrolünüzü kolaylaştırır.

bakım: neyinizi ilk alınca haftada bir kere yağlayın. 1 ay sonra 2 haftada bir kere olsun. 2 ay daha öyle geçince artık neyinizi ayda bir kere yağlayın. 6 boyunca buna devam ettikten sonra eğer hala ney üflüyorsanız neyinizi 3 ayda bir yağlamanız kafidir. yağlarken en güzel yağ fındık yağı olsa da badem yağı hem fiyatı hem de çok bulunurluğu ile tecih sebebi olur.

son kısım. neyzen leri dinleyin. neyzen aka gündüz kutbay çok iyi bir seçimdir. kulak dolgunluğu olsun ama benim kişisel görüşüm birinden şaşmayın; neyzen tevfik. dinlerken salın ruhunuzu. içinizi dinginleştirir.

bi de neyde artık tamamen ustalaşmış bir neyzen e gidip de mercan dede yi sevdiğiniz için ney e başladığınızı söylemeyin. inanın bana hoşlanmıyorlar.**
Dinle neyden, zirâ o birşeyler anlatmada
Ayrılıklardan şikâyet etmededir.
Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri,
iniltim kadın - erkek herkesi ağlattı.
Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin,
Tâ ki aşk derdini anlatabileyim.
rivayet odur ki; peygamber efendimiz bir gün hz.ali'ye bir sır verir. hz.ali tabii ki bu sırrı haliyle kimseye anlatamaz. ama içi o kadar bulanır, o kadar sıkılır ki bir gün gidip kör bir kuyuya bu sırrı haykırır. kuyudan bir kamış, sazlık çıkar, bu ney enstrümanının ham maddesi olan bitkidir. ney'de kuşkusuz ki çok şey gizlidir. mevlana zaten "ney'den dinle" diye de buyurmuştur. onu gerçek anlamda işitebilen çok azdır. belki de peygamber efendimizin verdiği sırrı, işitebilene fısıldıyordur kim bilir.. iç sıkıntısı bırakmayan ilâhî bir enstrümandır.
ney gerçekten tam anlamı ile sabır gerektiren ve içten bi şekilde çalınmak isteyen alet..üfledikçe sesin sıcaklığı sogukluğu karşısında sizi hayrete düşürür..ve bir delikten bu kadar ses çıkabildiğine inanamassınız.çalmaktan ve dinlemekten sıkılmazsınız ve anlatılan tüm hikayelerin doğru olabileceğine inanırsınız.***
"kadın ve erkek herkes ağlayıp inlemede feryadımdan; ağlayıp inlemede herkes, beni kamışlıktan kestikleri gün başladığım feryadımdan..." Mesnevi
derler ki ney, ilkin dâvud peygamberin mezâmir'inden ilham alarak fısıldamaya başlamıştır ilâhî hakîkati.
derler ki efendiler efendisi, aşk-ı hakîkînin sırrını hz. ali'ye emânet ettiği vakit, o, bu sırrın yükü altında ezilmiş ve gidip medîne dışında bir kör kuyuya söylemiş içindeki mânevî emâneti. allâh'ın arslanı ali'nin dayanamadığına bir kör kuyu nasıl dayansın; coşup köpürmüş çok geçmeden ve taşıp akmış, aşk sırrını söyleye söyleye kuyucuk. coşkun bir nehir, taşkın bir çağlayan olduğu vakit, kıyılarında sazlıklar oluşmuş, ve bir gün, bir çoban kamışlardan birini kesip muhtelif yerlerinden delerek üflemeye başlamış. bu ses, özge bir ses imiş meğer, daha önce kimsenin duymadığı bir ses, daha önce kimsenin söylemediği sırları söylemekteymiş yana yakıla; kavura kuruta. sesi duyan gönüllere geçmiş coşup taşma sırası, ve bu defa da islam coğrafyasında yankılanmış ebedî aşkın ilâhî sırrı.
şarkın ulvî heyecanlarının ve ölümsüz aşk mâcerâlarının ifâdesinde ney en lirik, en hazin ses kabul edilir bu yüzden ve ney ile üstün insan arasında bir benzerlik kurulur dâimâ.
derler ki neyin bağrı delik deşik ve iç yanıktır; aşk ateşiyle içi yanan, dışı pâre pâre olan insan da öyle..
derler ki ney aşk için toprağı ve suyu bırakmıştır; tıpkı ilâhî aşk yolunda mâsivâyı (dünyaya ait her şeyi) terkeden insan gibi..
derler ki ney hasret ve derin ayrılık nağmelerini söyler dâimâ; neyistandan ayrıldığı için ... insan da can bezminden kopuşunun yanık hüzünlerini yaşaya yaşaya yükselir yüce mertebelere.
kâlû-belâ'dan bu yana uzayan bir derin hikâyedir bu... bir vuslat özleminin naz haline getirilmiş şikâyeti...
ney ki, mevlânâ celâleddin çağında, daha evvel hiç olmadığı ölçüde ulvîleşmiş ve aşk sırrını alevden sesler haline getirip sihirli bir nağmeye dönüştürmüştür.nitekim mesnevî'ye onun açtığı kapıdan girilmesi delildir buna.

(bkz: iskender pala)
mevlana'nın mesnevi'sinde insanı temsil eder. yanık sesiyle benzerler çünkü insan ve ney. ney kamışlıktan ayrı olduğu için inler. insan da Allah'tan ayrı olduğu için ağlar mevlana'ya göre.
üflendiğinde kendinizden geçmenize , devamında uyumanıza sebebiyet veren , dehşet etkileyici sese sahip enstrüman.
(bkz: kudsi erguner).
Ney gibi âşık-ı dem-sâz buldum kendime
Sırr-ı aşkı söyledim hem-râz buldum kendime

(bkz: Şeyhülislam Yahya efendi)
amator olarak baslamanın ne kadar zor oldugunun tarifi olmayan bir uflemeli calgıdır, sabır ve azim gerektirir tam oldu derken birdaha sıfıra donmus gıbı hissedersiniz fakat o huzuru baska hangi calgı verebilir ki. * *
derler ki "sabırsızsan bile ney seni sabır taşı yapar, sakın ola ney'i bırakma o da seni bırakır."
daha başlayalı 1 hafta olmuşken aramız baya iyi. başlamadan önce "3 ay, 1 ay, 2 ay" gibi ses çıkarma gayreti sarfedeceğimi söylemişlerdi fakat elime aldığımdan 10 dakika sonra o huzurlu neva sesini çıkardım çok şükür. hocam bile şaşırdı ve "sen işin felsefesini çözmüşsün" dedi. ama ne kadar zor olduğu diğer delikleri kapatmaya çalıştığımızda anlaşılıyor ve daha çok ekmek yememiz gerektiğini anlıyoruz.
(bkz: dinle neyden)
Divan edebiyatının önemli mazmunlarından biri

(bkz: mazmun)
bir gün allah(c.c) hz.muhammed mustafa`yi (s.a.v) huzuruna çagirir ve der ki
sana bazi seyler
anlaticam,göstericem ancak seninde fikrini almam lazim..göstereceklerimde
sir perdesi
ortadan kalkacak dünyevi ve uhrevi hayatla ilgili herseyi görecek bileceksin
ancak bunu kaldirabilirmisin?..
oda kaldirabilecegini söyler ve allah ona herseyi tüm gizemleriyle
aktarir.. peygamberimiz
artik herseyi bilmektedir ancak içi daralir.. birinle paylasma ihtiyaci
duyar ve düsünür
bana en yakin kim diye..hz.ali gelir aklina..en yakini odur..gider ona ve
sorar anlatacaklarimi
kaldirabilirmisin ve anlatmami istermisin diye..hz.ali`de tabi ki ister ve
merakla bekler anlatacaklarini.
ancak peygamberimiz hz.ali`den söz ister,kimseye anlatmamasi için..hz.ali
bildiklerini
kimseye aktarmayacagina dair söz verir ve bunun üzerine peygamberimiz ona
gördüklerini,bildiklerini,
herseyi tüm herseyi anlatir..hz.ali çildiracak gibi olur ögrendiklerinin
üzerine..kimseye anlatmamak için
söz vermistir ve elbet bu sözü tutacaktir ancak içindeki bu sir la yasamak
daha agir gelir o`na..
kimseyle de paylasamayacagi için kendini çöllere vurur! gezer mecnun gibi ve
aklindan bir an olsun
çikaramaz bildiklerini..sonra çölde gezerken bir kuyu görür içi su
dolu..egilir bakar ve su da
kendini görür..baslar suya anlatmaya tüm bildiklerini bagira
bagira..haykirircasina anlatir herseyi..
ve artik rahatlamistir hz.ali.. bildiklerini anlattigi suyla kamislar
sulanir gel zaman git zaman..
ve o kamislardan neyler yapilir..ve ney de uhrevi ve dünyevi hayatin tüm
gizemlerinin sesi olmustur..
kimin ney dinlerken içi burkulmaz ki? o gizemli ses de bir agit bir yakaris
vardir..
ney sesini dinlerken kutsanir belki ruhlarimiz..belki hiçbir sey için geç de
degildir..

neyin gizemli sesi ile igili bir hikayede benden..
3.5 oktavlık ses genişliğiyle pianodan cok ses içeren üflemeli çalgı
mesneviye göre;

dinle, bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor:

beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek, kadın... herkes ağlayıp inledi.

ayrılıktan parça parça olmuş, kalb isterim ki iştiyak derdini açayım

aslından uzak düşen kişi,yine vuslat zamanını arar.

ben her cemiyette ağladım, inledim. fena hallilerle de eş oldum, iyi hallilerle de.

herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama kimse içimdeki sırları araştırmadı.

benim esrarım feryadımdan uzak değildir, ancak (her) gözde, kulakta o nur yok.

ten candan, can da tenden gizli kapaklı değildir, lakin canı görmek için kimseye izin yok.

bu neyin sesi ateştir, hava değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun!

aşk ateşidir ki neyin içine düşmüştür, aşk coşkunluğundur ki şarabın içine düşmüştür.

ney, dosttan ayrılan kişinin arkadaşı, haldaşıdır.

onun perdeleri, perdelerimizi yırttı.

ney gibi hem bir zehir, hem bir tiryak, ney gibi hem bir hemden, hem bir müştak kim gördü?

ney kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, mecnun aşkının kıssalarını söylemektedir.

bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur.

bizim gamımızdan günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu.

günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok.

ey temizlikte nazirı olmayan, hemen sen kal!

balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.

ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselam.
Mevlânâ, mesnevi için şöyle demiştir;

"Mesnevi masaldır diyenlere, evet masaldır. Onda kendini görmek erlik ister. Mesnevimiz tamamen vahdet dükkanıdır. Bu dükkanda vahdetten başka gördüklerin puttur. Mesnevi bir meradır. Ondaki misaller ise merada otlayan hayvanlara benzer. Sen hayvanlara takılma da merayı ve ovayı seyretmeye bak."
öncelikle sadece ramazanda değil tüm zamanlarda ney'e önem göstermek gerekir, zira o tasavvufun önemli bir sazıdır ve insan sesine en yakın sazlardan biridir. aşağıdaki yazı biraz uzun ama okumaya değer.

Dinle neyden ki hikâye etmede, Hep ayrılıktan şikayet etmede Mevlânâ'nın mesel dünyasında, ney insanı temsil eder. insan da, tıpkı ney gibi, içinde nefes saklamaktadır. insanın her sözü, bir özleyişin ve bir ayrılığın ifadesidir. insanın iç çekişleri, aslından ayrı olmanın hüznünü, yuvadan uzak olmanın sancısını yansıtır. Kamışlıktan kopardıklarından beri beni, Feryadım ağlatır her kadını ve erkeği. Kamışlık neyin anayurdu ve evidir. insan da tıpkı ney gibi cennetten, yani yuvasından ayrılmıştır. Kalbinin ebedî muhabbetle doyduğu cennetten dünya gurbetine sürülmüştür. insan kalbi, tıpkı ney gibi, fena ve zevalin, ayrılık ve yokluğun yaşandığı bu dünyada, inceden inceye feryad etmektedir. insan ruhu olması gereken yerde değildir; geçmişe ait hüzünler ve geleceğe ait kaygılar, aslında hep bu uzaklığın sözsüz ve sessiz ağlayışından ibarettir.

Ayrılık parça parça eyledi sinemi, Anlaşılır eyleyeyim diye aşk derdini. insan duyguları göğsünde açılan yaralar gibidir. Tıpkı neyin göğsündeki deliklere benzer duygular. insana üflenen ruh da, bu deliklerle ifade eder kendini. Evden uzak kalmanın derdi, Ebedî Sevgili'den ayrı düşmenin sızısı, insanın kalbinden dışa doğru açılan duygularla sese gelir, söze dökülür. Her kim ki, aslından uzak ve ayrı kalırsa, Kavuşma zamanını bekler durur ya. insan, En Sevgili'den uzak olup asıl yurdundan ayrı kaldıkça, kalbi hep bir buluşmanın ardı sıra koşar. Kalbi gurbete razı olmaz, ruhu ayrılığa dayanamaz. Dünyaya razı değildir; sevince ebediyen sevecekmiş gibi sever insan. Sevdiğini, hiç ölmeyecekmiş farzedip öyle sever. Sınırlı bir zamanda sevmek, ölünceye kadar sevmek insan kalbinin işi değildir. Ölümlü dünyada her aşk yarım kalmıştır, belki hiç başlamamıştır insan için. Bir başka yerde, hiç ayrılmamak üzere kavuşacağı zamanı bekler durur. Çünkü onun yurdu burada değil ötelerdedir. Ben ki her cemiyetin ağlayanıyım, iyilerin de kötülerin de yârânıyım.

insan, dünyada tamamlanmamışlık hissiyle yaşar, her daim eksiği vardır. Eksikliğini çektiği şeyler sayısınca özlemleri vardır. Erişmek istediği ufuklar kadar geniş idealleri vardır. Her nerede olursa olsun ağlar haldedir insan. iyiler de kötüler de aynı hal içredirler ki, hepsine sırdaştır neyin ağlayışı. Herkes kendince bana dost olmaya bakar, Sohbetimden sırlar öğrenmeye yol arar. Her insan, adını ne koyarsa koysun, bu derin ayrılığın sancısını çeker. Dile gelen her şikayet, kalbe düşen her hüzün, bu ayrılıktan kaynaklanır. Ayrılığın farkına varmayacak denli gafil olanlar da, ayrılığı inkâr edip bu dünyaya razı olanlar da, başlarını kalplerini bu ayrılık sızısından kurtaramazlar. insanlığın temel acıları değişmez; ama bu acıların sırrı da herkese açık değildir. Sırrım ağlayışımdan uzak değil gerçi, Ancak her göz ve kulağa âşinâ değil ki. Aşkın sırrı, ötelere aşina olanların kârıdır. Gördüğünü gördüğünden ibaret bilen, duyduğunu duyduğundan ibaret bilen gözler ve kulaklar öteleri görmeye hazır değildir.

insanın ağlayışının sırrını, insanın tamamlanmamışlığının hikmetini, ancak gördüğüne razı olmayan gözler görebilir, duyduğundan ötesini duymak isteyen kulaklar işitir. Feryat herkesin kulağına erişiyor, ağlamanın göz yaşı herkesin gözüne değiyor ama sır gözün gördüğünden ve kulağın duyduğundan ötededir. Can ile ten gizli değil birbirinden, Lâkin canı görmeye izin yok tenden. Bu âlem ruh ile cesedin birlikte olduğu, mânâ ile maddenin eş olduğu bir âlemdir. Görünmeyen gayb âlemi görünen şehadet âlemine komşudur. Ancak alemdeki her şeyi bir başkasını gösterir bir harf olarak görmeyen için gaybı görmeye izin yoktur. Oysa, görünen alem görünmeyene şahit olmak için yaratılmıştır. Ancak tende kalıp canı aramayan, görünen alemin şahitliğine perde olmaktadır. Neyin sadâsı ateştir hava sanma, Kimde bu ateş yoksa yazık ona.

Ney, ayrılığın acısını seslendirmededir; o halde ona söylettiren hava değil ayrılığın ateşidir. Bu ateş olmasaydı, ney böylesine ağlamazdı. Gurbette olduğunu farketmeyen için de ayrılık ateşi diye bir şey yoktur; sılayı özlemeyenin sesi sedâsı çıkmaz. Sevgili'den ayrılık derdi olmayanın diline yakarış değmez. Sürgün olduğunu bilmeyen ateşsiz ve heyecansızdır; onun dudağına aşkın sözü erişmez, onun kalbine aşkın ateşi düşmez. Neyin tesiri aşk ateşinden, Şarabın hâli aşk cilvesinden. Şarab, yaratılışı temsil eder Mevlânâ'nın mesel dünyasında. Serap gibi aldatıcı değildir şarab. Yokluk acısı serap gibi ümitsiz bir acı verir. Varlık ise, Sevgili'ye yakınlığı haber veren ümit dolu bir hüzün verir. Zaten bütün bir alemin coşkusu, zerre zerre hareket etmesi de, Sevgili'ye erişmenin, O'na dönmenin cilvesindendir. O'ndan gelip O'na gitmenin heyecanıdır kâinatı velveleye veren. insana bu heyecandan daha fazlası düşmüştür; onun kalbinde aşkın heyecanından fazlası, yani aşkın ateşi vardır. Cilveyi besleyen ateştir, hareketi sağlayan ateştir. Yârden ayrılmışın derdiyle dertlendi ney, Kavuşmanın önündeki perdeleri parçaladı ney. Ayrılık derdinin kendisi, kavuşmanın devasıdır. Çünkü aramadıkça bulunmaz. Bizi dertsiz eyleyen her türlü rahatlık, bize ayrılığın acısını unutturan her türlü gaflet, asıl derdimizdir bizim.

Ağlayışımız ve yakarışımız, özlemlerimiz ve arzularımız yaramıza devadır. Derdimiz devamınızın kendisidir. Dertsizliğimiz en büyük derdimizdir. Neyin ayrılık derdiyle dertlenmesi, Sevgili'yi gizleyen perdeleri yırtıp parçalıyor; duamızı dillendirdiğimiz anda gözümüze ve gönlümüze pencereler açılıyor. Ney gibi zehir ve tiryak olamaz, Ney gibi dost ve müştak olamaz. insanın ney gibi ağlayışı ve inleyişi, görünüşte bir zehirdir ama çareye götürdüğü için en güzel ilaç ve tiryaktır. Neyin inleyişine benzeyen dualarımız ve yakarışlarımız sayesinde Sevgili'nin yoluna düşeriz ki, yakarışlarımızın ne kadar dost ve müştak olduğunu gösterir. Ney kana bulanmış yoldan söz açar, Mecnun'un kıssasını anlatıp açıklar. Neyin sızısı kanlı gözyaşlarına konu olmuş bir aşk yolunun habercisidir. insan da, Sevgili'ye ulaşmak için kanlı gözyaşlarını dökmelidir. Mecnun gibi, Leylâ'nın yolunda çöllere düşüp, başka her şeyi yok bilmedikçe, bu aşkın hakkını vermiş olamayız. Şükür ki, bize düşen Leylâ değildir sadece. Leylâ'dan Mevlâ'ya yol vardır ki, Mevlâ'ya götüren Leylâ'lar da bizim çölümüzdür. Bu yüzden, Mecnun'dan çok daha fazlası beklenir Mevlâ'nın yoluna düşmüş olandan. Leylâ'ların hepsine "Lâ ilâhe" demeli ki, Mevlâ için "illallah" diyebilsin.

http://www.senaidemirci.n...tegori=1&makaleid=510
ney isimli bu kutsal alet çalınmaz, üflenir. bir neyzene gidip "çok iyi çalıyorsunuz üstadım" derseniz ya üzülür, ya kızar.
3 gun once yogun cabalar sonucu kilometrelerce oteden kavustugum sevgilimdir. Zaten dunyanin obur ucunda ney bulmanin ne kadar zor oldugundan kelli ustune bir de ilk siparisinizin ortadan 2 ye ayrilmis halde size gelmsi olmasinin huznunden sonra sapaaglam Ney'e kavusmak eski sevgiliye kavusmak gibi.

Su an ilk haftami tamamladim, sonuclar:

-Neva sesi ki (neyi duz tuttugunuzda altta kalan tek deliktir) 2.gunun sonunda cikmaya basladi. yani 1 ay surebilecegi gibi 1 gunde dahi cikabiliyor bunda sanstan ziyade nerden ve nasil ogrenilecegine baglidir.

- http://www.neyzen.com bu acidan hakikaten yaplimis en iyi site, eger sabirla okuyup anlatilanlari yerine getirirseniz cabuk sonuc alabilirsiniz.

-cok ince oldugu icin kilifinda tasinmali ve saga sola atilmamali, zira koydugunuz yeri unutup ustune basarsaniz mazallah 2.gunden Ney'iniz kirilabilir.

-neva sesini cikarabilecek seviyeye geldiginiz de diger notalari denemeden 1 hafta boyunca bu sesi pratik yapiniz, yani ufleyip dogru sesi aldiktan sonra tekrar tekrar agzinizdan cekip yeniden ufleyin, her uflediginizde tek seferde sesi tam makamiyla verene kadar devam ediniz. Bu ses demis oldugum gibi ters yonde kalan tek deliktir, genelde bantla yapistirip denemek hem sizi yormaz hem de uflerken aman deligi tam kapadim mi ikilemine dusmezsiniz.

-oturus ve tutusa onem verilmeli, bu konuda unlu neyzenlerin oturusuna dikkat edilmeli, bir kere yanlis ogrenilen bu tur aliskanliklar devamli surette devam edeceginden daha yerlesmeden dogrusunu ogrenmek gerekir.

-sadece sesi cikarmak degil dogru sesi cikarmak ve uflerken tarif edilen sekilde uflemek cok onemli.

-nefes devrelerine dikkat edin, mesela neva sesi icin 2.devre denilen sekilde uflemez iseniz yanlis sekilde ogrenmis olacaksiniz. bu ufleme cesidi sanki sicak corbaya uflermis gibi uflediginiz ufleme seklidir.

-sitede goreceksiniz, dudak sekli ve olcusu ile ilgili tavsiye edilenler saka degil hakikaten denedginizde seste bir hayli fark var her denediginizde.

simdilik edindigim izlenimler bunlardir, ama her haliyle kolay olmayan sabir isteyen bir enstruman ki daha yolun basinda olan biri olarak 8000 firin ekmek yemek daha yemem gerek.
en güzel sese sahip üflemeli çalgı, dinlenilmeden bu hayattan göçülmemesi gerekendir.