bugün

attila ilhan 'ın müjganlı şiirlerinden biri...

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
ahmet hamdi tanpınar'ın olağanüstü romanı.batılılaşma çabalarının, batılılaşamamanın, tanzimatın, değişimin, değişememenin en iyi anlatıldığı türk romanı.
"müjgan'la fenalaşma" sebebi.
Ahmet h. tanpınar'ın "huzur" romanında sıkça geçer. Mümtaz'ın aşkı nuran'ın annesinin dedesi talat bey'in karısı bir subayla mısır'a kaçmıştır. Bunun acısıyla talat bey mahur besteyi bestelemeye başlar. besteyi bitirdiği gün karısının ölüm haberi gelir.
çok güzel bir şarkı ve şiir; üstüne tanımam.
son derece protest bir söylemi olan bu yönüyle de alkışlanası, 2002 yılında ahmet kaya anısına yayınlanan dinle sevgili ülkem adlı albümde nazan öncel tarafından seslendirilmiş olan güzel şarkı ki ahmet kaya'dan sonra en iyi icra edebilecek isim de nazan öncel'dir diyebilirim; onun o çatallı kadın sesine pek bir gitmiştir bu şarkı.
"gittin emmaki kodun hasret ile canı bile
istemem sensiz geçen sohbet-i yaranı bile"
dizeleri ile başlayan ahmet hamdi'nin üç kitabında adı geçen sultaniyegah makamında bir bestedir. çoğu kişi onu atilla ilhan şiirinden ahmet kaya şarkısı ile bilsede onların bildiği mahur beste değil mahur bestenin adının geçtiği şarkıdır.
--spoiler--
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
--spoiler--

deniz , yusuf , hüseyin'den bahseden şiirdir. kendiside ,besteleyen ahmet kaya'da acıklamıştır. bilmeyenlere duyrulur.
ahmet kaya nin inanilmaz derecede icten ve güzel söyledigi sarki.
bir kadın ismi.
italyan ve dünya solu için çav bella neyse türk solu içinde işte bu şiir ve parça tam anlamıyla aynıdır.
abuk sabuk bir zamanda akla gelip içi dışı yakan şarkıdır. gerisi de yalan gayrı..
sadece bir şarkı gözüyle bakılmamalı. çalarken hikayeyi bilen de bilmeyen de bir şeyler hisseder. sözcüklere işlemiştir çünkü.
(bkz: o mağdur beste çalar müjgan la fenalaşırız)

(bkz: grup vitamin)
Mahur Beste, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ilk kez 1944 yılında tefrika halinde yayınlanmış olan romanı. ilk olarak 1975'te basılmıştır.
şiirin yazılışı aynen şöyledir; deniz gezmiş, yusuf aslan, hüseyin inan idam edildikten sonraki gün, atilla ilhan karşıyaka'dan izmir'e gitmek için vapura biner akabinde şiirin ilk mısrası çıkar, ilhan daha sonra şiiri bitirir. atilla ilhan, ahmet kaya, gülten kaya taksimde bir kafede otururken ahmet kaya şiiri şarkı yapmıştır ve eşine; atilla seni daha seviyor bu müjdeyi sen ver demiştir akabinde gülten kaya haberi vermeden önce atilla ilhan başta anlattığım hikayeyi anlatmıştır.
Sırf ayrıldıktan sonra adının bu enfes şarkıda(veya şiir) geçmesi sebebiyle müjgan diye sevgili arama eğilimi yaratabilir...
--spoiler--
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı güşüşleri aydınlığı çalkalardı
--spoiler--
dizeleriyle insanın içini bir hoş eden şiir.*
ahmet kaya ve attila ilhan için kadeh kaldırırken dinlenirse daha da anlamlanan çok derin şiir. anlayabilenlerle.
güzeldir vesselam. alır götürür uzaklara..
içilesi şarkı..
ahmet kaya'nın sesiyle mükemmel olan bir atilla ilhan şiiridir. nakarat bölümünde (o mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız) insanı alır götürür, istediği, istemediği, isteyipte gidemediği her yere...

türkiye'de yaşayan bir insan bu şarkıyı dinleyince daha iyi anlıyor ki; nerde artık eskisi gibi besteler, şarkılar...

80'lerde 90'larda genç yaşımda olmadığım için kendimi aciz hissettiğim anları hatırlatan bir eser daha...
Hikayesi Can dündar'ın kaleminden şöyledir.

Taksim'de Cafe Pandrossa'da buluşmuş üçü: Attilâ ilhan, Ahmet Kaya ve Gülten Kaya...
Pandrossa, Şair'in vazgeçilmez mekânı o sıralar...
Ahmet Kaya'nın, -ilhan'ın deyimiyle "o deli kara çocuk"un- elinde bir kaset... Kasette yeni bir şarkı:
"Mahur..."
Yine Şair'e haber vermeden bestelemiş şiirini...
"Böyle bir Sevmek"te, "Yangın Gecesi"nde "Cinayet Saati"nde, "Jilet Yiyen Kız"da yaptığı gibi...
Sonra da eşi Gülten'e ricacı olmuş yine:
"Attila Bey seni benden daha çok seviyor. Dolayısıyla Usta'ya şarkının haberini vermek yine sana düşüyor".
Gülten çevirmiş telefonu... Ertesi güne randevulaşmışlar.
Şiir, bir tablo gibi önlerinde duruyor:
"şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız".

* * *

Ahmet Kaya lafa girmeden Attilâ ilhan, "Dur ben sana bu şiiri nasıl yazdım onu anlatayım" demiş:
"12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz'lere kıymışlardı. Karşıyaka'dan izmir'e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı... Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra... Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm".
"bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı".

* * *
O anlattıkça ıslanmış kirpikleri Gülten'le Ahmet'in...
Bir kadın ismi sandıkları Müjgan'ın eski dilde "kirpik" anlamına geldiğini orada öğrenmişler. Şair'in "müjganla ağlaşmak"tan kastını da orada çözmüşler.
"Mahur", Ahmet Kaya'nın en sevilen şarkılarından biri oldu sonradan...

dinlemek için :
http://fizy.com/#s/1irdct
ahmet kayada söyler harbi söyle yani.not müjgan kirpikler anlamına gelmektedir,yalnızlığı bu kadar güzerl tasfir eden bir kelime oyunudur.
dinleyip dinleyip kendimden geçtiğim şarkı, çok neşeli olsamda bu şarkıyı duyunca derinlere dalıyorum. dalınmayacak gibi de değil ki.

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı..