bugün

amerikalı turk
(bkz: kızılderili fonlarının türkiyeye gelmesi)
atalarının türk olduğu iddia edilen topluluk.
(bkz: sioux), (bkz: apache), (bkz: cheyenne), (bkz: nezperce), (bkz: navajo), (bkz: general custer), (bkz: comanche) , (bkz: arapaho),
Kızılderililer Amerika kıtasının ilk yerlileri. Asya’dan Bering Boğazını geçerek çeşitli zamanlarda Amerika’ya ulaştılar. Göçler 10.000 yıl önce, belki 25.000 yıl önce başlamış ve birbirini takib eden zamanlarda gerçekleşmiştir. Göç eden gruplar lisan, kültür ve fiziki bakımdan birbirinden farklıydı.
Kuzey Amerika’nın kuzeyinde o zaman bulunan dev buzullarda deniz suyunun depo edilmesi sonucu, deniz seviyesi düşüktü. Bunun sonucu Bering Boğazı, Asya’yı Amerika’ya bağlayan bir köprü şeklinde bulunmaktaydı. Şimdi bile Bering Boğazı 75 km genişliğindedir ve Asya ile Kuzey Amerika arasında iki ada bulunmaktadır. Kuzey Amerika’da bulunan buzulsuz bir yolla Orta ve Güney Amerika’ya inilebilmekteydi. Başka bir yol da Amerika’nın güneyindeki Pasifik kıyılarına gelen deniz yoluydu. Ancak burası o zamanların deniz vasıtaları için oldukça tehlikeliydi. Bu göçlerden binlerce yıl sonra, Avrupalılar Amerika’yı keşfetti. Hemen hemen her yerde yaşayan yerli kavimler bulunmaktaydı. Ancak sayıları azdı. Avrupalıların kıtaya ayak bastığı sırada Kuzey Amerika’nın tamamında nüfûsun 4,2 milyon, Güney Amerika’nın ise 10 milyon dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Avrupalıların Amerika’yı keşfinden sonra Kızılderili nüfusu hızla azalmıştır. Buna Kızılderililerin kullandığı tabiat kaynaklarının Avrupalıların eline geçmesi, Avrupalıların kıtaya getirdikleri bulaşıcı hastalıkların Kızılderilileri telef etmesi ve yapılan katliamlar sebeb oldu.
Aslen Asyalı olan Kızılderililer, düz siyah saça, koyu kahverengi göze sahiptirler. Derileri, genellikle orta kahverengi olup, sarımsı kahverengi ile kırmızımsı kahverengi arasında değişir; tamamen kırmızı değildir. Ancak, bazan vücutlarının bir kısmını kırmızıya boyarlar. Kafa ve burun yapıları gibi diğer karakteristikleri de çok farklılık gösterir.
veya Afrika’da kullanılan lisanlarla bağla Bazı diller, diğer yaygın kullanılanlarda Çiftlik genel olarak yerlilerin ana ekonomik kaynakları idi. Bunun yanında avcı ve balıkçı olanları da vardı. Siyasi organizasyonlarında şehir devletleri yanında, kabile konfederasyonları da mevcuttu. Dini hayatları Aztek ve Mayalarda olduğu gibi müesseseleşmiş ve karmaşık seremonilere sahipti. Ancak bazı topluluklarda bu çok ilkel olup, hastaları iyi etmek, doğum ve cenaze merasimlerinden ibaretti.
Yaklaşık 20 tane bitki, Amerika’nın keşfiyle Avrupa’ya geçti. Mısır, tütün, patates, kakao ve yerfıstığı bunlar arasındadır. Kızılderililerden ileri olanlar ahşap işlemeyi, çanak-çömlek yapmayı, dokumayı ve taş işlemeyi bilmekteydiler. Astronomi ve metalurji Avrupa’da olduğu kadar ileri değildi. Ancak bazı konularda dikkate değer ilerlemeler yaptılar. Köpek ve hindi dışında evcil hayvanları bilmezlerdi. Tekerlek Orta Amerika’da oyuncak şeklinde bulunduğu halde henüz kullanılmamıştı. Bakır, altın ve gümüşün kullanıldığı ve bunların kullanılışı ile ilgili tekniğin oldukça ilerlediği bilinmemekteydi.
Kızılderililer Avrupalılarla karşılaştıklarında teknolojik bakımdan yaklaşık 3000 yıl gerideydiler. Bu gerilik sayılarının az oluşuna dışarıyla irtibatlarının bulunmamasına ve yeni bir kıtaya yerleşmek için harcadıkları zamana bağlanabilir. Kızılderililer, Avrupalı işgalcilerin katliamlarından asırlarca kurtulamadılar. ABD’nin resmi organlarınca katledildiler. En çok kelle getiren Kızılderili avcılarına mükafatlar verildi. Kızılderili kellelerinin teşhir edildiği bir müze kuruldu. Ülkenin en verimli topraklarından sürülen Kızılderililer, ancak 1924’te vatandaşlık hakkına kavuşabildilerse de bugüne kadar horlanmaktan kurtulamadılar.
Karışıklığı önlemek için antropolojistler kendi kendini yeter derecede açıklayan Amerika Hintlileri (Amerindiens) terimini meydana getirmişlerdir. Bu terim Eskimolar hariç bütün Amerika yerlilerini içine almaktadır.
Amerika yerlilerinin boyları çok kısa olmamakla beraber değişmektedir; fakat vücut daima tıknaz ve topludur. Boyun kitlevi, göğüs geniş ve derindir ; omuzlar kalçalar kadar geniştir ve gövde biçimsiz şekilde uzun olup bel bölgesinde hatta kadınlarda bile bir daralma göstermez. Deri koyu esmerimsi sarıdan açık sarıya, hemen hemen beyaza kadar değişir. Yukarıda da belirttigimiz gibi asla kırmızı değildir. Yeni doğmuşlarda mongol lekesi son derece fazladır. Sarı ırklarda olduğu gibi saçlar siyahtır ve kalındır, kesiti yuvarlaktır. Sakal seyrektir, yanaklar üzerinde hemen hemen hiç yoktur. Beden kılları azdır.
Nüfus ve bölgesel dağılım“Kuzey- Pasifik Yerlileri:Alaska’da ve Kaya dağlarını Pasifik’ten ayıran yayla ve dağlar bölgesinde otururlar. Avrupalıların buralara girmesi ile az çok değişmiş olan birçok kabileleri içerir. Bu kabilelerden en tanınmışı APACHE’lerdir.”
“Kuzey- Atlantik Yerlileri: Kızılderililerin en büyük kısmını teşkil eder. Savaşçı kabilelerden oluşmuşlardır, ava ve balık avcılığına düşkündürler;Kaya dağlarının doğusunda Atlatik’e kadar uzanan ormanlar ve çayırlar alanında otururlar . Fransız ve ingilizlerin 18. yüzyılda giriştikleri saldırılar bunların bugün bulundukları sığınak bölgelerine sürülmeleriyle sonuçlanmıştır. Mohican , Delaware, Huron, Iroquois, Sioux, Cheyenne, v. s. ler bugün çok azalmışlardır. Kanada’da hala takriben 100.000 yerli bulunmaktadır, Birleşik Amerikada 1930 da 30.000 kadar Sioux vardı, Delaware’ler 2.000 kişiye inmişlerdi, Mohican’lar 1890 da aşağı yukarı 121 kişi idiler, bugün pratik olarak sönmüşlerdir” Günümüzde ise yerli nüfusun neredeyse yokolmakta olduğunu görebiliriz
Amerika Yerli Kabilelerinin Popülasyonu ve Oranları
A.B.D deki 30 büyük kabilenin nüfusu ve kabile nüfuslarının toplam yerli nüfusuna göre oranı (1990 nüfus sayımı raporlarına göre)
(U.S. Department of Commerce)
Amerika Yerlileri Nüfusu
1,878,285 = 100.0 %
Kabile isimleri Nüfus Kabilelerin nüfuslarının toplam yerli nüfusuna oranı %
Cherokee 308,132 16.4
Navajo 219,198 11.7
Chippewa 103,826 5.5
Sioux 103,255 5.5
Choctaw 82,299 4.4
Pueblo 52,939 2.8
Apache 50,051 2.7
Iroquois 49,038 2.6
Lumbee 48,444 2.6
Creek 43,550 2,6
Blackfoot 32,234 1.7
Canadian & Latin Americ. 22.379 1.2
Chickasaw 20,631 1.1
Potawatomi 16,763 0.9
Tohono O' Odham 16,041 0.9
Pima 14,431 0.8
Tlingit 13,925 0.7
Seminole 13,797 0.7
Alaskan Athabaskans 13,738 0.7
Cheyenne 11,456 0.6
Comanche 11,322 0.6
Paiute 11,142 0.6
Puget Sound Salish 10,246 0.5
Yaqui 9,931 0.5
Osage 9,527 0.5
Kiowa 9,421 0.5
Delaware 9,321 0.5
Shoshone 9,215 0.5
Crow 8,588 0.5
Creek 8,290 0.4
86 küçük kabileye ait toplam1000 kişi civarında yerli nüfusu yukarıda yer almamıştır.
Kaynak: (U.S. Department of Commerce

AMERiKA YERLi KABiLELERiNDEN BAZILARININ iSiMLERi

Abenaki, Absarokee, Algonquain, Alabama, Anasazi, Anishinabe, Asbinboine, ,Apache, Arikara, Arapaho, Athapaskan, Blackfeet, Caddo, Cherokee, Cheyenne, Chinook, Chippewa, Choctaw, Comanche, Costanoan, Cree, Creek, Crow, Delaware, Flathead, Gros, Hopi, Hawaiin, Hidatsa, Ioway Nation, Iroquois, Karuk, Kaw, Kiowa, Miccosukee, Micmac, Miwok, Mohawk, Navajo, Nipmuc, Nez Perce, Nisga, Omaha, Ohlone (Costanoan), Ojibwa, Ojibway, Oneida, Oto, Papago, Pawnee, Penobscott, Powhatan, Ponca, Potawatomi, Paiute,Quapaw, Sarasi, Seminole, Sioux, Shoshone, Taino (Timucua), Tonkawa, Tsimshian, Ute,Ventre, Wabanaki, Winnebago, Wyandot,Yahi, Zuni .

kaynak: http://www.turkcebilgi.com
amerika kıtasının keşfinden sonra avrupalıların çiçek hastalığı virüsü taşıyan battaniyeler ile yardım kisvesi altında soy kırım uyguladıkları ezilmiş, kendi yurtlarında telef olmuş bir millet.
dün okuduğum bir kitaba göre pezevenk insanlarmış... sıkıldıklarında karılarını başkasına satarlarmış...
Bir gün New York' ta bir grup iş arkadaşı yemek molasında dışarıya çıkarlar,
gruptan biri kızılderilidir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri,
yolda calışma yapan işcilerin araçlarının çıkardığı gürültü, araçların korna
sesleri arasında ilerlerken kizilderili kulağına cır cır böceği sesinin geldiğini
söyler ve aranmaya başlar. Arkadasları bu gürültünün arasında bu sesi
duyamayacağını kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler.
Aralarından bir tanesi inanmasada onunla birlikte aramaya devam eder.
Kızılderili caddenin karşısına doğru yürür arkadaşıda arkasından takip eder ve
o binaların arasında bir kaç tutam yeşilliğin arasında gercekten bir
cır cır böceği bulurlar. Arkadaşı kızılderiliye "senin insanüstü güçlerin var
bu sesi nasıl duydun" diye sorar, kizilderili ise bu sesi duymak için insanüstü
güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek arkadaşına kendisini izlemesini
söyler. Kaldırıma geçerler ve kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı
kaldırımda yuvarlayarak atar. Bir cok insan bozuk para sesinin ceplerinden düşen
bir paramı diye sesin geldiği yöne doğru bakar kızılderili arkadaşına dönerek,
- "gördün mü önemli olan nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğine bağlıdır.
Herşeyi ona göre duyar , görür ve hissedersin" der !...
deri renginden dolayi bu ismi almis insanlar.siyah,sari,beyaz tamam,alisigiz da...kizil renklisi ilginc.nasil kizil olabiliyor?sarap cok mu icmisler?oradaki cografyadan sa;neden simdi orada yasanyanlarin rengi donusmuyor? ughh
avrupalı denizciler tarafından sigara (bkz: barış çubuğu) ve alkolle tanıştırılıp, topraklarının savunmamaları için gözleri boyanan ve çok kolay ele geçirilen amerika topraklarının asıl sahipleri.
beyaz adamın yurdundan etmesine rağmen, geleneklerinden ve felsefesinden kopmayan topluluğun üyesi. takdire layık olandır.
viskiye ateş suyu adını vererek müthiş bir eğretileme yapmış doğa ve gönül adamları. yalnız kızdırmayın ha, kafa deriniz hemen kemerlerini süsler.
tarihin en buyuk soykirimina kurban olan belki de insana en yakin ozellikleri gosteren insanlar(di). malesef bu degerli kimselerden geriye azicik bir azinlik kalmistir. amerikalilar (burdan kastim amerika birlesik devletleri vatandaslari ne yazikki) tarafindan amerikali olarak bile gorulmemisler '20li yillara kadar. azinlik olarak hala yasayanlari mevcuttur. pek bir sessiz pek bir ruhanidirler. salak amerikalilarin simarikliklarindan sonra bu insanlarin olgunlugu adami insanligindan utandirir. beyaz adam tarafindan dunyanin en buyuk iskencelerine maruz kalmis, topraklarina, geleneklerine ve medeniyetlerine tecavuz edilmis bu insanlar belki de dunyanin en zararsiz kisileriydi. onlarin bazilarini medenilestirmeleri gerekirken kendileri medenilesmek(!) zorunda kalan amerikanin gercek insanlari. bu insanlara ne denilecegi hala tartisma konusudur. indian, amerindian, american indian, native american..uzar gider. 'amerikali lan iste senden bin kat daha amerikali boksoyu' demek gelir insanin icinden.
yeryüzündeki katliamlardan en acısına, kıyımlardan en yürek parçalayanına maruz kalmış, alçak gönüllü, gördüğü herşeyle, her canlıyla dost olmayı düstür bellemiş, ihtiyacı olan gıdayı temin etmek için avlanacağı zaman doğadan ihtiyacından fazlasını almayan, bir geyik avlayacağı zaman soyları devam etsin diye içlerinde en sağlıksız olanı avlamaya itina gösteren, doğaya asla zararı olmayan, kardeşlik dostluk ve barış içinde yaşayan, bugün dünyaya çağdaşlık, uygarlık ve özgürlük dersleri veren avrupalılar tarafından, daha fazla acı çeksinler diye birden öldürmeyip etleri hergün ufak ufak kesilerek, vahşi köpekleri üzerine saldırtıp paramparça ettirerek, Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarışarak katlettikleri, soylarını kuruttukları, çok çok küçük bir kısmını özellikle köle olarak kullanmak için hayatta bıraktıkları, toprakları gasp edilmiş, hunharca öldürülmüş, katledilmiş 60.000.000 * insan, kos koca bir kültür.

katliamların milyarda birini anlayabilmek için kızılderili katliamı döneminde yaşayan Bartolomè de Las Casas tarafından bizzat iki gözüyle görüp şahit olduğu hunharlıkları anlatığı türkçeye kızılderili katliamı adıyla çevrilen kitabı okumakta yarar vardır.

kitap hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için radikal gazetesinde kitpla alakalı çıkan bir yazıyı aşağıya eklemek isterim.

http://www.radikal.com.tr...p?ek=ktp&haberno=3718

Katliamı rapor ediyorum

Rahip Las Casas, Amerika'yı 'keşfeden' ispanyolların yaptıkları zulmü 'Kızılderili Katliamı' ile kayda geçirdi. Kitap, özenli bir çeviri ile yeniden Türkçede

KIZILDERiLi KATLiAMI
Bartolome de Las Casas, Çeviren: Ömer Faruk Birpınar, Babıali Kültür Yayıncılığı, 2005, 134 sayfa, 8 YTL.

Tarih yazıcılığı konusundaki ünlü cümleyi duymayanınız kalmamıştır: "Aslanların tarihçileri olana dek, tarih avcıların kahramanlıklarını anlatacaktır". Bu cümlenin, burada sözünü edeceğim eser açısından şöyle bir versiyonu kurulabilir: "Amerika kıtasının Batılılarca keşfi, bize uzun yıllar anlatıldığı gibi, sadece görkemli ve önemli bir 'keşif' olarak bilinecekti; eğer koca bir kıtanın yerli halklara yapılan bin bir türlü işkence, katliam ve soykırım uygulamalarıyla boşaltılmasını yazan bir tarihçi çıkmasaydı." Gerçekten Güney Amerika'nın Colomb ve sonrasında zenginlik hayaliyle sökün eden diğer ispanyollarca 'keşfedilmesi' sırasında, işin içine çomak sokan bir 'aslan tarihçisi' vardı: Bartolome de Las Casas.
Keşfedilen toprakların yerli halklarına Hıristiyanlığı öğretmek üzere Amerika'ya gitmiş bir ilahiyatçı olan Las Casas, önceleri topraktan ve yerli kölelerden payına düşeni almaya tereddüt etmezken, tanık olduğu vahşet ve kıyımın boyutları karşısında vicdanıyla hesaplaşmış ve ömrünü Kızılderililer'in haklarını korumaya adamıştır. ispanyolların Güney Amerika'yı keşfi sırasında gördüklerini, duyduklarını ispanyol krallarına rapor etmeyi, durumu değiştirmek için mücadele vermeyi ve genel olarak tanık olduklarını kayda geçirmeyi bir vicdan borcu bilir. Las Casas'ın önemi, Avrupa'nın, Keşifler Çağı ve peşinden gelen Latin Amerika, Afrika ve Asya'da sömürgeler kurması döneminde yarattığı ekonomik, siyasal ve kültürel adaletsizliklere karşı çıkan ve bununla mücadele eden ilk Avrupalı olmasındadır.
Krala şikâyet
Bu yönde bir sürü eser kaleme alan Las Casas'ın en ünlü eseri, 1542'de yayımlanan, ispanya Prensi II. Philip'e hitaben yazdığı, Yerlilerin Yok Edilişi Üzerine Kısa Bir Rapor adlı eseridir. Daha önce bu eser Türkçede Şule Yayınları tarafından, Kızılderililer Nasıl Yok Edildi? başlığıyla 1999 yılında yayımlanmıştı. Babıali Kültür Yayıncılığı, Las Casas'ın bu en ünlü eserini Kızılderili Katliamı başlığıyla, yeni bir çeviriyle yayımladı.
Las Casas, eserin Philip'e hitaben yazdığı Önsöz'ünde, idarecinin Tanrı vergisi ahlâkından dolayı, krallığında yanlış giden şeyleri bilmesinin, onları düzeltmesi için yeterli olacağına inandığını belirterek, raporu yazmaktaki 'iyi niyetini' ortaya koyar. Anlaşılan hırstan gözü dönmüş ispanyolları durdurabilmek, en azından hukuksuz, ilkesiz, vahşi davranışlarını dizginleyebilmek için, 'krala şikâyet' etmeyi bir çare olarak görmektedir.
Vahşetin akıl almaz boyutları
Las Casas, eserinde, Güney Amerika'nın farklı kumandanlar yönetiminde bölge bölge keşfedilişini ve bu ele geçirme sırasında yaşanılan 'insanların en karanlık rüyalarında gördüklerinin çok çok ötesine geçen' vahşeti, bin bir türlü işkenceyi, kıyımı tek tek anlatır. Gariptir: Bir diğerine işkence yapmaya bir kere başvuran, giderek canavarlaşır. Dur durak bilmez, hiçbir ölçü tanımaz hale gelir. Sağduyu çok uzaklardadır artık. Las Casas'ın anlattıklarında da bunu görürüz. Mümkün olduğunca kısa sürede servet sahibi olmak isteyen ispanyollar, Las Casas'ın tanımıyla 'gübre muamelesi' yaptıkları yerliler karşısında, insanlıklarını giderek daha da fazla yitirir, birer 'zulüm aracına' dönüşürler. Önceleri kılıçtan geçirdikleri, karınlarını yararak kolayca ve bazen sebepsiz öldürdükleri yerlilere, giderek daha sistemli ve daha 'yaratıcı' işkenceler uygulamaya başlarlar. Kazıklara geçirmek, ızgaralar üstünde alttan verdikleri ateşlerle ağır ağır pişirerek öldürmek, vücutlarına kuru saman bağlayıp ateşe vermek, köpekbalıklarına atmak, çeşitli uzuvlarını kestikleri yerlileri ayaklarından darağaçlarına asarak sergilemek, etoburlaştırdıkları köpeklerin önünde yerlileri koşturarak adeta av sürmek, annelerinin kucaklarından kopardıkları bebekleri tek hamleyle ikiye ayırmak ve daha akıl almaz bir sürü işkence...
Las Casas inanılması zor şeyler anlattığının, Güney Amerika'da yaşananlara tanık olmayan, sadece yazdıklarını okuyan bir insanın bu akıl almaz vahşete şüpheyle yaklaşabileceğinin fazlasıyla bilincindedir. O nedenle sık sık anlattıklarının doğruluğunu vurgular ve yaşanılan zulmü 'hiçbir tarihi kaydın hakkıyla anlatamayacağını', kendisinin yazdıklarının yaşanılanların küçük bir kısmı olduğunu belirtir.
Hızla eriyen yerli nüfusu
Las Casas, ispanyollar geldikleri sırada o bölgelerde yaşayan yerli nüfus ve sistemli kıyımlardan sonra kalan nüfus konusunda da bilgiler verir. Her bir bölgede yaşayan milyonlarca yerlinin on, on beş yılda nasıl yüz, yüz elli yerliye düştüğünü, ayrıntılarıyla görürüz. Böylelikle koca bir kıtanın birkaç yüzyıl gibi kısa bir süreçte nasıl boşaltıldığını anlarız. Bugün Güney Amerika'nın büyük bir bölümünde yerlilere rastlamak mümkün değildir, buralarda yaşayanlar ya melez ya da ispanyol kökenlidir. Las Casas'ın anlattıkları yalnızca Güney Amerika'nın keşfini ve kısa bir zaman dilimini kapsar. Kuzey Amerika'da benzer bir süreçle, Portekizliler, Hollandalılar, ingilizler ve Fransızlar tarafından keşfedilecektir.
Las Casas'a göre yalnız kralın askerleri değil, aynı zamanda Hıristiyan dininin piskoposları da bu katliama ortak olmaktadır. Las Casas bir kısım Kızılderili yerlinin "Size inanarak Hıristiyan olduk, ancak sizin Tanrınız bize yağma ve vahşetten başka bir şey getirmedi, bu ne biçim iyiliksever Tanrıdır" dediğini belirtir.
Kılıca karşı sapan
Las Casas'ın eserinin bence bir önemi de, büyük bir çoğunluğu avcı-toplayıcı ilkel kabileler biçiminde yaşayan, kimi henüz Aztek ve inka Uygarlıkları'nda olduğu gibi şehir devletleri kurma aşamasına gelmiş, yeni yeni devlete doğru giden toplumsal örgütlenmeyi oluşturan yerlilerle; feodalizmin yavaş yavaş dağıldığı, kapitalizmin şafağındaki Batı'nın, yani iki farklı kültür ve uygarlık birikiminin karşılaşmasına kimi açılardan tanıklık etmesi. Örneğin yerliler, parlak sarı bir taş olması ve kolay işlenebilmesinin ötesinde bir değeri olmayan altının, neden bu kadar değerli bir şey olduğunu bir türlü anlayamazlar. Kendilerinden altın isteyen ispanyollara ellerindeki altınları vermekte bir sakınca görmezler. Ama daha da fazla altın için öldürüleceklerdir. Yerliler itaatkârdır. Yiyeceklerini de gönülden paylaşırlar. Ama karşılarında bütün bir köyün kış için depoladığı yiyeceği bir haftada tüketen insanlar vardır.
Yerliler ise, doğadan topladıklarını yaşayabilecekleri kadar yerler.Yeme, içme ve altın biriktirme konusunda duyulan 'hırs', onlara çok yabancıdır.
Üstelik bu iki uygarlık arasında teknoloji farkı da derindir. Yerlilerin silahları hem saldırı hem de savunma konusunda dayanıksız ve etkisizdir. Las Casas yerli silahlarının "Avrupalı bir çocuğun oyuncaklarından daha tehlikesiz" olduğunu söyler. ispanyollar atları, kılıçları, mızrakları, topları ve ateşli silahlarıyla yerlileri kolayca ve toptan öldürebilmektedir.
Las Casas'ın raporu, günün Avrupası'nda bomba etkisi yaratmıştır. ispanyollarla Amerika toprakları ve zenginlikleri için mücadele eden ingilizler de, raporun yaygınlaşmasına aracılık ederler. Eser kısa sürede Sevile (1552), Paris (1579), Londra (1583), Amsterdam (1607), Venedik (1630) ve hemen ardından Barcelona, Brüksel, Lyon, Frankfurt ve çok daha sonraları da Amerika kıtasında Philedelphia, New York, Havana Buenos Aires, Lima, Sao Paolo, Meksika ve Santiago de Chile'de çok sayıda baskı yapar. Latin Amerika'da ispanyol yönetimine karşı bağımsızlık savaşlarını yöneten Latin Amerikalı devrimci Simon Bolivar'ın Las Casas'ın kitabını elinden düşürmediği söylenir.
vahsice katledilip, vahşi ilan edilen bir halk ve daha fazlası.
derilerinin rengiyle anılması beni son derece üzen, dünyada aborjinlerle birlikte yaşamayı hak eden tek halk.
Kızılderililer asla baltalarını fırlatmazlardı...
alaylı bir gülümseme ile "yağmur için ne çok şarkı yapmışsınız" diyen beyaz adama; "siz şarkılarınızı ne için yaparsınız?" diye sormuş, beyaz adamdan aldığı "aşk için" cevabı üzerine;
"bizde sizin şarkılarda söylediklerimiz yaşanır. biz yaşayamadıklarımız için şarkı söyleriz." cevabını vermiş olan, hayatta kalma mücadelesini savaşarak veren ırk.
(bkz: oturan boğa)
kendilerini katledenlerden intikamlarını tütünle aldıklarına inandığım medeniyetin sahipleridir.
beyaz utanır kızarır, yanar kızarır, üşür mora döner rengi.
kızılderili her zaman o renktedir. işte bu yüzden renkli olan beyazdır.

böyle bir söz vardır. siyahlarla ilgilyidi sanırım ama kızılderililere de uyar.

bir reis der ki; son ağaç kesilip, son nehir kuruduğunda siz o parayı mı yiyeceksiniz.

vatanına sahip çıkamamış bir millet. belki de toplum. millet olsa baş ederdi.