bugün

aldık 'kuzen'i karin'den, 'tecavüz'ü de ahmet yıldız ölmedi'den, ürettik bu kaka başlığı. eksilemeden önce bir okuyunuz lütfen, olay gerçektir. benim değil bu hikaye, bir heteroseksüel hikayesi. kuzeninin tecavüzüne uğrayan birinin hikayesi. hikayemizin kahramanı j.ğ (29) üniversite mezunu bir call center çalışanı. sözü kendisine bırakıyoruz:

'' çocukluğumun yazları köyde geçti. orada kendimi prens gibi hissederdim, şehirden gelmiş olandım, farklı olan, değişik ve diğer çocuklara göre güzel olan... tahtım sadece fransa'da yaşayan akrabalar geldiği zaman sallanırdı biraz. yok dürüst olayım, sallanmak ne kelime resmen yerle bir olurdu ama olsun, ben kıskanmazdım. çünkü onlarla zaman daha güzel geçiyordu. özellikle de dayımın kızı, benden 1 yaş küçük gülendam ile... bembeyaz teni, ona çok yakışan çilleri, uzun sarı saçları ve her daim hüzünlü bakışlarıyla bildiğin bir elfti, uzun ince elifti. ona bakmak ormanın hanımı galadriel'e bakmak gibiydi, içim aydınlanırdı. çocukluğumun en güzel anılarından biri biz iki ufaklığı arabanın ön koltuğuna yanyana oturttukları andır. yol boyunca saçlarının mis gibi kokusunu içime çekmiştim. o kadar masumdu ki duygularım, salıncakta ' ooh çilli çilli yavrum çilli' diye şarkı söyleyerek sallanırken gözüken donuna bile bakmaz kafamı çevirirdim. yok lan aslında baktım biraz, beyazdı. galiba aşıktım ona ama farkında değildim.

işte abi böyle iki üç yılda bir görüşürdük ve ben fazla takılmazdım onlarla. ne de olsa erkek oluyorduk, kızlarla yakantop oynamaktan daha önemli işlerimiz vardı. o yaz yine geldiler, gülendam çok değişmişti. göğüsleri kocaman olmuş, kalçaları yuvarlaklaşmış kadın olmuş resmen aman tanrım! çok güzeldi, çok hüzünlüydü elimde olmadan bir şeyler hissetmeye başladım ama öyle 'sokayım kanırtayım' kabilinden değildi. hala masumdum, saçından çözüp bir yerde unuttuğu kurdelasını alıp cebime koyacak ve yıllarca saklayacak kadar masumdum. sanırım o zamanlar büyük bir hata yaptım ve içkiyi fazla kaçırdığımız bir gece dayımın oğullarına -ki onlardan biri de fransa'daydı gülendamgil gibi- itiraf ettim aşkımı; 'seviyom lan alcam onu' diye. verdiler gazı ' hadi gidelim, teyzesinde onlar bu gece. teyzesinin kızına da ben asılırım' diye, kalktık gittik. ben yalpalaya yalpalaya yürürken yolda rastladık gülendam'la kuzenine. bizim dayıoğlu 'aha lan geliyo senin ki' dedi, duymuş gülendam. ne kulak varmış be arkadaş! sonra o iş orda kapandı, ben ayıldım ve unutmaya çalıştım. zaten 1 hafta sonra da gittiler fransa'ya. ve 3 yıl sonra evlendi gülendam ama öncesinde beni konuşturmaya çalıştı. ' bak siz o gece gelirken fenil'in ne dediğini duydum sana. kimdi bakayım seninki?' dedi, inkar yiğidin kal'asıdır düsturundan hareketle ' yok valla bana demedi fenil. kertigin senin kuzene hastaydı o sıra, ona dedi' diye savuşturdum. sonra evlendi, kocasını da gördüm has çocuktu. allah mesut etsin...

böyle böyle zaman geçti, ben üniversitede level atladım, rocker oldum. saçları uzattım, şekilli sakal falan estiriyorum ortamlarda. walkmansiz gezmiyorum, bakışlarım boş ve anlamsız, cool takılıyorum yani. kızlar beni görmek için camlara, balkonlara üşüşüyorlar, o dereceyim baba. şubat tatilinde eve gittim, bir baktım gülendam gelmiş. yanında kızkardeşleri; adıyla müsemma tombul bolendam ve volendam da var. 'hoşgeldiniz beşgittiniz' falan derken bizimki ' hadi çıkıp dolaşalım' dedi. oturduk bir yerde ikimiz, sohbet ettik. ' aslında kocama aşık değilim. biz özgür olabilmek için evlendik. o birine aşık olunca gelip bana anlatır, öyle bir ilişki bizimki. kalbim başkasında' dedi, ' iyiymiş, takılın özgür özgür' dedim bir kulağımda kurt cobain aşk vızıltısı yaparken. ' would you believe me when i tell you /you are the queen of my heart'... oturmadık fazla, sıkılıyordum onun saçma muhabbetinden. 'uykum var, yoldan geldim, gidelim' dedim, gittik.
evimiz kutu gibi küçücük bir evdi, sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi*. misafir gelince yatacak yer ayarlamak zor olurdu. annemler bir odada yattı, kızkardeşimle volendam birinde, ben erkek olduğum için yalnız yatmak durumundayım tabii, gülendam'la bolendam'a da salona açılan yer yatağına ilişmek düştü. öyle yorgundum ki üzerimi bile çıkartamadan bayılmışım. gece bir ara gözümü açtım -yahut rüya görüyordum-, tam bel hizamda sarı saçları yüzünü kapatmış bir kafa inip kalkıyor. o zamanlar japon korku filmi izlemiyorduk allah'tan, yoksa bunu sarışın samara zannedip kafayı çizebilirdim. zekerimde bir şey hissetmiyordum, ya bu kötü bir erotik rüyaydı ya da çok yorgun olduğumdan bir bok anlamıyordum. tekrar kapattım gözlerimi... sabah kalktığımda iççamaşırıma baktım herhangi bir ıslaklık, iz yoktu. 'neyse lan, bu soğukta banyo yapmaktan kurtuldum' deyip içeri geçtim. bolendam yatağı topluyordu, gülendam ise eline tetris almış yanakları kıpkırmızı bir halde oturuyordu. bolendam bana döndü ' jentrikot abi ya, bu ablam bi acaip biliyo musun? gece uyandım baktım yanımda yok, sonra uyumuşum tekrar uyandım yanımdaydı. ya bu uyurgezer oldu ya da ben hayal gördüm' dedi. gülendam başını oyundan kaldırıp bana hınzır bir bakış atıp göz kırptı. aman tanrım!!! başımdan aşağı kaynar sular döküldü, inanamıyordum bu olana. resmen kuzenimin tecavüzüne uğramıştım, isteğimin dışında sevişmişti benimle. ben sadece sakso kısmını hatırlıyorum, ya daha ileri gittiysek*? ilk cinsel ilişkim böyle mi olacaktı yani? kirletildiğime mi yanayım yoksa zevk alamadığıma mı bilemedim. tecavüzden hem kaçınamamıştım hem de bir bok anlamamıştım. mını sikiiim!

neyse abi uzatmayayım, gülendam beni bir kaç defa aradı. her gelişinde hediyeler getirdi, mektuplar yazıp kızarkadaşlarımı sordu, her dilde ' seni istiyorum' dedi falan filan. diğer kuzenlerim onun içip içip kocasına 'ben jentrikot'u seviyorum' diye bağırdığını anlattılar bana. kız fena tutkunmuş be abi, benim için sadece küçük bir çocukluk aşkıydı halbuki. mutlu olamadı gülendam, türlü psikolojik rahatsızlıklarla boğuştu. 'cin musallat olmuş' dediler, halbuki onun derdi bensizlikti oof of. sonra duydum ki kızı olmuş, belki de o benim çocuğumdur bilemiyorum. senelerdir de görmedim lynyrd abim. bolendam da ondan manyak çıktı, düğüne 1 hafta kala cılız nişanlısını kaçırdı kız. volendam ise hollanda ligi'nde son sıradaydı bilmiyorum düştü mü...''

evet, hikayeyi okudunuz. buradan çıkaracağımız ana fikir nedir? ben bunu iki yazara çemkirerek ortaya koyma niyetindeyim efendim: sen karin; açtığın kuzenli başlıklarla tüm erkekleri menfur, tüm kızları da mağdur gibi göstermekten vazgeç! kuzinler de en az kuzenler kadar kirli, çürük ve adi olabiliyor. aşk adına yapılmış bile olsa jentrikot'a yapılan düpedüz tecavüzdür. ve sen ahmet yıldız ölmedi; işin gücün heteroseksüel erkeklere bok atmak! biz de acı çekiyoruz oğlum, biz de taciz ediliyoruz, yeri geliyor tecavüz ediliyoruz. bundan sonra yazılarında biraz daha duyarlı ol bize karşı. unutmayın ki bebişler everybody hurts!
(bkz: bally hala var mı lan) (bkz: ahmet yıldız canlı kurtulmuş)
akıllara erotik hikayeleri getiren başlık.

adam gibi yorumlayacak olursak tecavüzün her türlüsü iğrençtir zaten. bir de bunu kuzen denilen mahlukat yapıyorsa en ağır küfürleri hak eder.
tecavüzü kim yaparsa yapsın sonu daha doğrusu bedeni bir lamba direğinde sallandığı görülmediği müddetce hiçbir şey tecavüz acısını dindiremez. evet tecavüzcülerin yaşamaya hakkı yoktur.