bugün

devamlı bir "alan yaratma" çabası var. prestij, saygı görmek, ayrıcalıklı hissetmek, "birilerinin gidemediği yerlere, giremediği mekanlara erişmek" üzerinden tariflendiriliyor.

onur yoksunu değil de maddi yoksunluğa sahip insanlar hor görülüyor. modern dünyanın algısı, herkesin tüketemediği şeyleri tüketmek üzerinden yürüyor.

4 katlı köşk lan! metrekaresini hesaplamaya benim lise terk matematiğim yetmiyor. 50 tane oda. kalan? 3. yazıyla üç kişi kalıyor lan o köşkte.

konumunu falan siktir et. deniz gören bir evde yaşama isteğini makul görürüm ama koca köşkte 3 kişi yaşamak en hafif tabiriyle vicdansızlıktır.

"fakirlere yardım edilsin, muhtaçlara kulak verilsin" duyarlılığında da değilim aslında. sosyal mesajın verileceği en son yer sözlük zira. ama kanıma dokunuyor birader.

spor arabana da ses etmiyorum ama bizim köyü yerleştirsen feraha kavuşacakları gayrimenkulde 3 kişi yaşayınca zoruma gidiyor.

"kocaman yalnızlıklarınız" falan klişesine de girmiyorum. aile yaşantınız yozlaşmış savı da değil anlattıklarımın dayanağı.

sadece akıllı mantıklı bir adamın koca köşkte az sayıda insanla yaşam idamesi bana çok tırt geliyor. ben bu denli götümü yırtarken, öyle bir hayat dokunuyor, canımı yakıyor. var "servet düşmanı" de; o da benim sikimde olmaz.
zengin insanların yalnızlığıdır.

şişli'de bir apartman dairesinde bir hafta sonra ölü bulunmak kadar iç acıtır ya da çöp toplarken bir köşede sızdı sanılan insanın ölümü kadar trajiktir.

koca köşkte üç kişi yaşamak dedin de içlendim şimdi.