bugün

japonların her alanda doğru işlere imza attığı ve japonya'nın enerjisinin bilmem kaçını nükleer santrallerden sağladığı gerçeğinden hareketle ortaya atılmış bir söylem. nükleer santral kurmak akıl karı bir iş olmasa ilk buna karşı çıkacak ülke sanırım japonya olurdu. zira adamlar atom bombasının tadına bakmış bir ulus.
yenilenebilir enerji kaynakları varken nükleere olan ilgi neden? hem de bu denli maliyeti yüksekken?
hızlı trende bile facia yaşayan ülkemizde, mantıklı bulmadığım eylem.

(bkz: allah korusun)
radyoaktif sızıntıyı paspasla iteleyen türk insanına birşey olmaz herhalde diye düşünüyorlar...

-bak şimdi şurda sopa var getir onu ucuna paspas takalım itirip itirip kaçarız bu maddeyi tamam mı ?
japon zekası, teknolojik imkanları ile türk zekasını ve teknolojik imkanlarını bir tutan zihniyetin söylemidir.
sen japonsun akıllısın deyip güvenmemeli herşeye hedesidir.
Yanlış söylemdir. Japonya nın da Türkiye gibi akarsuları, dağları, ormanları, yer altı zenginlikleri olsaydı nükleere yönelirler miydi acaba ?
hayır diyenlerin yarısının nükleer santralin çalışma prensibi hakkında zerre bilgisi yoktur. elbetteki bilenler de vardır ancak o bacalardan çıkan su buharını zehir sanıp ortalığı velveleye veren veletlerle karşılaşmış biri olarak yazıyorum bunu.

ne olduğunu, nasıl çalıştığını öğren yine karşı ol. o tercihtir bir şey diyemem ama ne olduğunu bilmeden de çevreci, hümanist, duyarlı insanı oynama.
yanlış söylemdir, Türkiye gibi dağları, ormanları olsaydı evet derler miydi? Ormanları olsaydı ormanları yakar elektrik üretirlerdi. Dağları olsaydı kölelerle dağıt tepesine silindik generatörler çıkartıp tepeden aşağı salarak ortaya çıkan enerjiyi kullanırlardı.
(bkz: la havle)
gerçi bizde de Orman kalmayacak akarsuların üzerine kurulan lüzumsuz hesler yüzünden, ekolojik dengenin ebesine atlıyoruz.

ek: Rüzgar türbini maliyetlerini bilmeyen, işletme şartlarını bilmeyen cahiller de hemen rüzgar türbini dikelim demiş, arkadaş sana iki tane basit kanat hesabı yap desem basit bir gaz veya buhar türbininde yapamazsın oturduğun yerden mühendis oldun he? ulan bak dikkat etmemişim Tribün demişler bir de fikir beyan ederken. Tribün ne lan ahah.
önce bi avrupanın en çok rüzgar alan yeri türkiye'de rüzgar türbini kullanmayı öğrenin.

edit*: eksileyenler için söylüyorum. bu kadar zararsız güvenli kaynakları daha kullanamazken, nükleer santral gibi çok tehlikeli bir kaynağa gerek yok bence bunu belirtmek istedim. ve tabi ki imlâ*.
Birleşik devletler, nükleer füzelerini ülkeme getirdiğinde. o sırada amerikalı bir yetkilinin istihbarat notu düşündürücüydü.

" Türkler nükleer silaha meraklılar. Kontrolunun kendilerinde olmasını istiyorlar. Riskli bir zihniyet!"

(ki o sırada küba krizi yaşanmaktaydı ve nükleer silahları yiyecek 4 ülkeden biri de bizdik ki farkında değildik)

Zaten abd, soyetlere karşı füze dikmek istediğini söylediğinde, bütün avrupa ülkeleri bunu reddedip " yok ya enayi mi sandın bizi?" gibi tepki verirken biz adeta..

"Bize getir ağbi bize getir çok istiyoruz" diye yırtınmışız. Kısacası abd, füzelerini bize öyle sanıldığı gibi zorla dikmemiştir. işine de gelmiştir tabii abd'nin..

Zaten kore'ye asker gönderirken de "yaşasın savaşa katılıyoruz" havaları esmiş ülkemde... Allahın koresinde abd için ölen askerimi kendi milleti bile düşünmemiş. Buna karşı gelen olunca da kominist damgası yapılmış...

Şimdi de bazı batılı markaları zengin etmek için. Sırf çocuk zekasıyla "bende de nükleer olsun" diye yırtınan bir zihniyet hakim.

"Kurulsun da patlasın g.t.nde" diyesi geliyor insanın ama, ülkemin hayvanına, bitkisine, toprağına yazık.

onlara değil...
kullanılmama nedeni bu tür enerji kaynaklarının ortada dönen bir paradır sanırsam. onun dışında yel değirmeninin de yapım maliyeti epey yüksektir ama yapıldıktan sonra son derece ucuza mal edersiniz. insan ihtiyacı için düşünülen bir girişimi yine insanların karşılaşabilecekleri riskleri göz ardı ederek savunmak yanlıştır.
hala teknik bir yorum gelemiyor ilginçtir. ya siyasi yorum geliyor ya da hümanist. ama neden olmamalı sorusuna 'ee radyasyon çıkyıor'dan başka cevap gelemiyor. o kadar fizikçi ve nükleer santralin çalışma prensibini bilen, teknik anlamda her türlü açıklamayı yapabilecek durumda olan o kadar insan rüzgardan, güneşten elektrik üretmeyi bilmiyor değil mi? sırf amerika daha güçlü olsun diye nükleere evet diyen vatan hainleri bunlar değil mi?
bir tane nükleer santral kazası var felakete yol açan. çernobil! peki ne biliyorsun? okudun mu kaza raporlarını, araştırdın mı neden, nasıl patladı diye? ama sana kötü dediler değil mi? insan öldü dediler. sen de okuam araştırma gereği duymadın. nükleer santral söz konusu olunca mı hümanist olmak geliyor aklına?
bu yapılanı şuna benzetiyorum ben; hani kar yağar sen de sevinirsin sonra oradan bir baltalı ilah çıkıp sana hayat dersi vermeye kalkar ''niye seviniyorsun? insanlar donarak ölecek onları düşünmüyor musun?'' lan insanlar açlıktan ölüyor dünyada. sen yemek eyrken düşünüyor musun onları? alkole para verirken, sigaraya verirken düşünüyor musun da kar yağınca hümanist kesiliyorsun başıma.

tüm bunlardan sonra ben nükleere nasıl karşı olursunuz demiyorum, diyemem. sadece niye karşı olduğunu ne gibi tehlikeleri olduğunu bilimsel dayanaklarla açıkla ki gerekiyorsa ben de karşı olayım diyorum; ama karşı olan kişiler sadece 'radyasyon' derken, savunanlar bana dakikalarca anlatabiliyorlar nükleer santralin ne olduğunu, yararlarını, zararlarını, önlemlerini...
bilimsel dayanağı mutlaka vardır. ben araştırıyor muyum hayır. ama yakın geçmişte somut bir örneği var bunun. demek ki ciddi anlamda sorun yaratabilir. hiçbir şey bilmeyen bu konuda bir insan olarak; hümanist olmak için değil,alternatif çözümler dururken neden ille de nükleer enerjiye prim verildiğini anlayamadığım için gereksiz buluyorum.
nükleere evet diyen birinden bilimsel bir açıklama;

limit: radyasyon kısmı doğru tabi, ama fazlasıyla kontrollü radyasyon.
yakıt olarak kullanılan element kendi içinde tepkimede iken tepkime alıp başını gitmesin diye kullanılan kontrol çubukları vardır. bunlar, atomlardan saçılan parçacıkları tutarak istenilen hızda tepkime ve istenilen miktarda ısı açığa çıkmasını sağlar. bundan sonrası 150 yıllık sistem. elde edilen ısıyla su buharlaştırılır, buhar türbinlere gönderilir, türbinler alternatörleri harekete geçirir. sonuç? elektrik.

nükleer santral kazaları neden olur?
cevap: %99 insan hatası.
dünyada sadece birkaç ölümcül nükleer santral kazası olmuştur. çernobil dışında ölü sayısı 5-10 kişi iken çernobildeki mühendislerin santrali patlatmak için inatla çabalamaları faciaya yol açmıştır.
eğer hidroelektrik santrallerinin daha çevreci olduğunu düşünüyorsanız yapım aşamasında harcanan enerjiyi, kullanılan yakıtı ve baraj bölgelerini iyi inceleyin derim.

rüzgar ve güneş enerjisi kullanılamaz mı? elbette kullanılır. fakat o kadar verimsizler ki dağı taşı bunlarla doldurmanız gerekebilir.
ve kesinlikle dağ taş bunlarla doldurulmalı. ama ülkemiz için bu yetmez, türkiye'yi 1000km kadar güneye kaydırmamız gerekir güneşten faydalanabilmek için. bunlar yapılana dek nükleer santral en verimli, en temiz enerji kaynağıdır.

ha bu arada, o nükleer santrallerin kocaman bacaları vardır ya, onlardan çıkan şey su buharıdır. çay suyu kaynatırken görmüşsünüzdür. zararsızdır.
nükleer santrale olan sempati cümlesidir. yazar, tebrik edilesidir. nükleer santral bir gereklilik değil, bir mecburiyettir. buna karşı çıkmak medeniyete ve rahtlığa açılan yolu tıkamaktır. ısrarla çernobil diyorlar. arkadaş! okuyun, öğrenin.

(bkz: cehalet)
peki soru: türkiye'de gerçekten bu denli gerekli midir nükleer santraller ve de en fazla 5-10 insanın ölümü içimizi rahatlatmalı mıdır?
--spoiler--
hala teknik bir yorum gelemiyor ilginçtir. ya siyasi yorum geliyor ya da hümanist. ama neden olmamalı sorusuna 'ee radyasyon çıkyıor'dan başka cevap gelemiyor.
--spoiler--

insanları istatistik veri olarak görecek kadar mekanikleşince zihin böyle saçmalamak da doğal tabi...

şu an sızıntıdan etkilenip , kısa , orta ve uzun vadede ölecek binlerce insan var japonya'da. bu nükleer patlama , serpinti falan hollywood filmlerindeki gibi olmuyor. sessiz sedasız , sinsice bedenleri çürütüyor. etrafta kapkara yanık bir dünya bırakmıyor. gene ağaçlar , gene güneş , gene çayır çimen var ama ölümle kaplanmış olarak.

kaz kafan almıyor biliyoruz ama kısaca anlatmaya çalışalım.

1 - eninde sonunda insan yapısı binalar bunlar. içlerinde korkunç bir tehlike barındırıyorlar. ne kadar iyi niyet ve disiplinle ( burası türkiye) yapılırsa yapılsın savaştan , doğal afete ve terörist saldırıya dek değişen çeşitli tehlikeler var. deprem olsa sen tutçan , yangın olsa sen söndürecen , terörist saldırı olursa sen koruyacaksın galiba. peki tepesine yıldırım düşse ne olacak ? zamanında doğu almanyada oldu da ondan soruyorum yanlış anlama.

2 - işletildiği sürece atık maddeler çıkaran bir sistem bu. katı atık için de , soğutma suları için de ekstra güvenlikli alanlar oluşturup , taşınmasını , saklanmasını çok iyi organize etmek gerekli. rayın üzerinde tren tutamayan memur zihniyetine ben nasıl güvenicem söyler misin ? o reaktör soğutma sularını şişeleyip bize içme suyu diye satarlar, ben bu memleketi tanıyorum. reaktör falan yokken daha 6 kişi öldü bu ülkede radyasyon yüzünden. nükleer atık içeren kabı (kurşundan) hurdacıya satmışlar . hurdacılar da kazma vura vura açmışlar... küçükçekmece nükleer araştırma enstitüsü denen labaratuvar boyutundaki çiftlikte , düdüklü tencere kadar reaktör sızıntı yaptı bu ülkede.

bi gidin çay koyun ...
bir insanın ölümü bile kabul edilemez bir şeydir elbette.

nükleer santral istemiyorsan, o beş on insan ölmesin istiyorsan üzerine düşeni yapacaksın o zaman. parasını ben ödüyorum diye düşünüp çeşmeyi açık bırakmayacaksın mesela ya da odandaki lambayı. parasını ödemekle geri gelmiyor çünkü o kullandıkların. o insanlar ölmesin diyorsan tüketmeyeceksin! ama tüketiyoruz. en son çıkan telefonu en önce almak için yarışıyoruz sonra da çıkıp nükleer santral olmasın diyor, böylece üzerimize düşeni yaptığımızı sanarak kendimizi rahatlatıyoruz ya da daha komiği kızları etkilemek için solculuk, çevrecilik oynuyoruz. bir şeyin ne olduğunu bilmeden ona karşı oluyorsa birisi asla ciddiye almam ve samimi bulmam onu.
nükleer santrale hayır diyen kişiler ''hayır çünkü ihtiyaç yok henüz'' diyorlarsa ve bunu ispatlıyorlarsa o zaman hayır derim onlarla sonuna kadar. ama ne yazık ki 'nükleer elbetteki bir takım risklere sahip ama önlemleri de var dahası ihtiyaç da var' diyenler bu riskleri, önlemleri ve neden ihtiyaç olduğunu bu kadar kesin şekilde açıklayabildikleri sürece ben evet diyeceğim.
hayır burda nükleere karşı olan insanların diğer alanlarda bu denli düşüncesiz davranabildiği nasıl bu kadar net savunulabilir? tipik lümpen davranışları karşı tarafı susturmak için yakıştırmak neden?
--spoiler--
kaz kafan almıyor biliyoruz ama kısaca anlatmaya çalışalım.
--spoiler--

kafamız almıyor çünkü biz 21. yüzyılda bilimsel dille tartışıp konuşmak istiyoruz. nükleere evet diyenler, hayır diyenlerden çok daha iyi biliyorlar tehlikelerini, zararlarını. ama yine de evet diyorlar çünkü; birincisi ihtiyaç, ikincisi önlem almak mümkün. ve ikisini de bilimsel verilerle çatır çatır açıklayıp örnekliyorlar.
işin hümanizm kısmı için de şunu söylüyorlar; evet tehlikeli ve yüzde yüz güvenlik sağlamak mümkün değil. tıpkı yıkılmayacak bir ev, batmayacak bir gemi, patlamayacak bir petrol kuyusu yapılamayacağı gibi. istanbul' da deprem olursa 100.000 kişi ölür deniyor. hadi yıkalım o zaman evleri, ama evler ihtiyaç değil mi? yıkamıyoruz. enerji de ihtiyaç işte. tamam sonuna kadar direnelim yapmamak için haklısın, ama o zaman kullanamayacaksın o telefonu, almayacaksın o plazmayı. ülkenin enerji ihtiyacını minumum düzeye indirmesine yardım edeceksin. ama biliyoruz yapmazsın, yapamazsın.
bugün bir nükleer facia olsa zaten sen de etkileneceksin. çevrendeki ülkelerde zaten var bunlardan. tekrar söylüyorum gerek duyulmaması için uğraşalım, üzerimize düşen ne varsa yapalım hatta üretebiliyorsak alternatif de üretelim ama şu anki şartlar altında nükleer enerji en verimli enerji kaynağı ve gereksinim.
evet. çünkü bazı çevreci geçinen arkadaşların da dediği gibi rüzgar ve güneş herşeyi çözmüyor, çözemiyor maalesef. ülkemizin enerji açısından bu kadar dışa bağımlıyken hala doğalgaz ve kömürde ısrar etmek zaten akıl karı değil. ayrıca güneş enerjisi, rüzgar enerjisinden elektrik üreten santralleri yapmak veya yaptırmak hiç de öyle koaly değil. bir kere hala güneş santrallerinde teknolojik olarak dünyada yeterli seviyye ulaşılabilmiş değil. ve ilk yatırımları da oldukça pahalı. tabi bir de bazı insanların sandığı gibi yüzüne her tatlı meltemin vurduğu yerde rüzgardan ya da güneş olan her yerde güneş enerjisi santrellerinden yararlanmak mümkün değil. dünyada bütün büyük devletler nükleer enerjiden yararlanıyor. abd, fransa başı çekmekte. yani bunlar farkında değil de bir biz mi çeveciyiz. ayrıca bu ezik biz yapamayız koruyamayız zihniyetinden vazgeeçlim lütfen. bu kadar kendimizi aşağılamanın anlamı yok.istersek gayet de güzel yapabiliriz. burda örnekler çoğaltılabilir. önemli olan konuya bu kadar bağnaz yaklaşmamak gerek kanımca.
nükleer enerji iyidir. nükleer silah kötüdür. aradaki farkı anlayın artık. daha basit nasıl anlatabilirim?
--spoiler--
ama şu anki şartlar altında nükleer enerji en verimli enerji kaynağı ve gereksinim.
--spoiler--

güneş kolektörleri ve rüzgar türbinleri başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynakları konusunda çok zengin bir ülkeyiz. teknolojisi eski ve pahalı bir yatırım olan nükleer santrallere harcanacak para ile minumun çevre kirliliği ve sıfır güvenlik riski olan kaynaklara yönelmemek açıklanabilir değildir. ( aslında pek güzel biliyoruz sebepleri de neyse ).

2020'de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiği enerji payını yüzde 27'ye, 2050'de % 64'e çıkarmayı bir program haline getiren almanyaya yeten "güneş" türkiyeye yetmezmiş. insan yaşadıkça neler öğreniyor pes vallahi.

2 adet kaliteli düzlemsel güneş kolektörüne sahip bir güneş enerjisi ünitesi ile yılda 3 ton odun, 765 kilo kalorifer yakıtı, 1088 kwh elektrik enerjisi ve bin 480 kilo ithal taş kömürünün önüne geçebilirsiniz. ama nedense sübvanse edilmesi gereken bu teknoloji aksine vergilendiriliyor bu ülkede. şu yetmez dediğiniz yenilenebilir enrji kaynaklarının 2005 yılında enerji tüketimi içindeki payı % 13 tür. bunlar basit termal ısıtıcılar ve rüzgar türbinlerinden elde edilen enrjidir. organize ve büyük çaplı bir devlet yatırımı yoktur.

ayrıca türkiyenin üretebildiği bir teknoloji olan "Fotovoltaik tekstil, güneş ışığını kullanarak elektrik enerjisi üreten fotovoltaik bir yapının, kumaş veya giysi gibi bir tekstil yapısı üzerine yerleştirilerek tekstile entegre edilmesi veya lif şeklinde üretilmesi sonucunda fotovoltaik lif, iplik ve kumaşları oluşturması ile elde edilmektedir." ve bununla araçalrın bile güneş enerjisi ile hareket eder hale gelmesi mümkündür. işin daha da enteresanı bu ürün henüz dünya piyasasında türkiye dışında ticari olarak üretilmemektedir ... herkesten ileri teknolojiyi yok saymak nasıl bir sahtekarlıktır anlamak mümkün değil.

bütün bu teknolojilerle üretilen enerji kaynakları hem sıfır güvenlik riskli , hem de nükleer santral yapmaktan daha düşük maliyetlidir. hem maliyet yüksek bile olsa ( ki değil) arada fiyat farkının konvertıl olduğu birim "güvenlik" yani insan canıdır ...

birileri üç kuruş avanta kapçak diye santral yapılmasını savunan adama "insan" denmez benim kitabımda. yanıldığı, yanıltıldığı için savunan doğrusunu okuyup , öğrensin bir zahmet...

türkiye'nin onca kaynağı dururken , enerji kaynağı olarak milyarlarca dolar para saçıp ruslardan nükleer enerji teknolojileri vesaire satın alması , eskimoların buzdolabı alması gibidir.

edit : okumadan eksileyen oksijen ziyanı; nooldu siz mi ithal ediyorsunuz bunu ?
--spoiler--
2020'de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiği enerji payını yüzde 27'ye, 2050'de % 64'e çıkarmayı bir program haline getiren almanyaya yeten "güneş" türkiyeye yetmezmiş. insan yaşadıkça neler öğreniyor pes vallahi.
--spoiler--

peki almanya' da neden nükleer santral var?

http://tr.wikipedia.org/wiki/n%c3%bckleer_santral
dünyadaki pek çok ülkede neden var? hepsi mi vatan haini, hepsi mi cahil, hepsi mi amerika' nın oyunu?
güncel Önemli Başlıklar