bugün

(bkz: jack the ripper)
kadıköy'de bir jazz dükkanı..
2. el sidi,33'lükler,
kitaplar,plaklar..
bahariye'deki kilisenin orda..
(bkz: the nıghtmare before chrıstmas)
(bkz: manson) *
(bkz: karin desen jack) *
oraya buraya takilan bi sey

ayrica
(bkz: jack bauer)
(bkz: ben jack in fena halde karışmış kafasıyım)
yeni bir uludağ sözlük yazarı. *
(bkz: jack daniel s)
Soyadı Sparrow olan denizcinin ön adı.
(bkz: jack shephard)
edit: fight club da anlatan kişinin adı diye tahmin ettiğim ama yanlış olma ihtimali yüksek olan ad.

film içindeki bu:
i am jack's medulla oblangata
i am jack's smirking revenge
i am jack's flaming sense of rejection
i am jack's total lack of surprise
i am jack's broken heart
i am jack's cold sweat

replikleri kendisi için söylüyor gibi geliyor insana ama yapılan araştırmalar sonunda edward norton - The Narrator olarak geçtiğine hemfikir oldum.
bu da böyle garip bir bilgi olsun ulu sözlüğümüze *
lost dizindeki doktorcağız.
fight club da anlatan kişinin adı olmayan isim. ve hatta fight club da anlatılan kişinin adı film boyunca verilmemekte. en sonda da tyler durden: brad pitt, anlatıcı: edward norton denmektedir.

jack ismi tyler'ın evinde buldukları dergide, ilk defa bir organın ağzından anlatılan hikayeler tarzında yazılan yazılarda geçen isim, ya da anlatıcımızın kullanmış olduğu isimdir. bizim kullandığımız * ne diyem mahmut mu diyem kalıbının bir başka türlü kullanımı da denebilir. sadece organ sahibine bir isim bulmak gerekliyken bu isim bulunmuştur.

dipnot: edward norton'un filmdeki ismi travis de değildir. aldığı takma isimlerden biridir sadece.
robin williams 'in oynadigi duygusal bir film.
jack, hastaligindan dolayi biyolojik yasindan 4 kat fazla gostermektedir. 10 yasindayken okula gittiginde, 40 yasinda gosteren bu cocuk adamin maceralari gayet eglenceli ve duygusal anlatilmistir.
belki de jack london...
tarafıma sadece efsane adam jack nicholson ' ı çağrıştıran isim.
aslında amerikan ali si gibi bir şey,

o yüzden sıradanlığı..

fayt klab da ya da lost ta..

karın ağrısı eğretilemesi iyi olmasına rağmen diğer film de..

burada söz konusu edilmeye çalışılan diğeri..

karın baban ile yatmadı jack..

ve sen asla bundan tam olarak emin olamayacaksın..

emin olmak diye bir şey olsaydı, sen olmayacaktın zaten..

kes beni omuriliğimden cerrahım..

ya da

bir taşralı kadın ile ilişkini düzelt..
gitarı anfiye bağlamaya yarayan kablonun ucuna verilmiş isimdir. bizde "jak" diye kullanılsa da, tüm dünyada "cek" olarak telaffuz edilir.
bir de bir jack vardı. şöyle copy paste'leyim.

Jack (Robin Williams) normalin 4 katı fazla bir hızda büyüyor. Film onun 10 yaşındaki haline odaklanıyor. 10 yaşında olmasına rağmen Jack 40 yaşında gibi gösteriyor. Bu görüntüsüyle arkadaş edinmekte çok zorluk çeken Jack, normal çocukların gittiği okula gitmek istiyor ve kendi yaşındaki çocuklarla arkadaş olmak istiyor. Ama bu hızlı gelişimi onun başına çok da dert açıyor.
en güzel klasik filmlerden. robin williams ın performansıyla hafızalara kazınan izlenmesi gereken. empati işte bu noktada ortaya çıkmakta.

(bkz: bugün senin yerine kendimi koydum)
bowl denilen oyundaki sarı top. yamuluyorsam dürtükleyin.
dalton kardeşlerden ikincisi(küçükten büyüğe doğru)
tek sarkıyla beni darmadagın eden ingiliz gruptur.
pek el degmemistir o yüzden daha cok severim.

the jazz age adlı albümlerinde yer alan 3 o'clock in the morning enfestir, ayrıca alkol ve sigarayla giden en iyi fon şarkılarından biridir kanımca. şiddetle tavsiye edilir.
ing. argo, hiçbirşey, para, polis memuru, tapılası erkek, sigara, yumruklamak, çalmak, bıçaklamak gibi birçok manasız ve gereksiz durumlarda kullanılan bir kelimedir. ancak kullanınca da çok ayrı bir zevk yaşatır kişiye. bazı örnekler:

- i don't see jack (bi bok gördüğüm yok)
- hand me a jack over will ya (attır bi cigara)
-shit, jacks' here (ahanda polisler geldi)

vs.