bugün

bir andır huzuru bulmanız. hemen kayboluverir. insanın içinde daha uzun yaşayamaz huzur denen şimarık cin. hemen dagıtıverir aklınızın küçük kara bulutları huzurunuzu. işte o huzuru yakaldıgınız kısacık anlardır; huzur veren anlar. daha uzun sürebilen huzuru sadece toprak bagışlar size.
uyuyan bir bebegi seyretmek.
okul/iş dönüşü otobüsün arka taraflarında bir cam kenarına oturup şehrin en güzel caddelerinde gün batımını izlerken bir yandan da nefis bir şarkı koymak. **
anket doldurunca içimize dolan huzur bu anların en yücesidir.
sıcak çikolata içerken, camdan karın yağışını izlemek.
ibatate harcanan her değerli an.
hani eski bir resme bakarken
hani yılları sayar da insan
hani gözleri dolar ya birden
işte öyle bir şey.
balkonda sabah ezanını dinlemek.
Bir ilkbahar günü cam kenarındaki yatağınızda uzanmış şekerleme yaparken çıkan hafif bir rüzgar ve annenizin yeni yıkadığı lavanta kokulu perdenin yüzünüzü okşayarak , odaya turuncu gölgesini bırakan güneşin zerafetiyle birleşmesi ve balkon tellerinde varlığınıza eşlik eden kumruların guguk sesiyle yavaş yavaş uykuya daldığınız andır.
(bkz: yağmur yağarken arabada oturmak)
senelerce tek bir insani beklemek, kavu$mak, buz gibi ilik donduran yataga onun sicakligi ile girmek, lo$ i$igin artik tek olan vucutlara carpmasi, gozlere ili$en gozlerin farkedildigi an.
onunla aynı metrekareyi paylaşmak.
kişinin başını sevgilisinin göğsüne yaslayıp uyukladığı an.
yeni doğmuş bir çocuğun kucağa alınıp Allah'ın mucizesine bakıldığı an.
burun karistirirken televizyon seyretmek.
sevgiliye sarilip uyudugunuz * andir.
bir yaz baslangici, oglen uykusu vakti, uzerinde yelkenliler olan vernel yaz gunesi kokulu incecik bir carsafa sarilip, icerden gelen kahkahalari ve evin onunden gecen misircinin sesini duyarak, perdenin hafif meltemle yuzunuzu oksamasini, iceriye suzulen gunes isiklarini duyumsayarak uykuya dalmaktir.
pasta, borek, cay, parfum, sigara kokusu sarmisken evi, okuldan gelmek ve annene sarılmak, misafirlere hosgeldiniz demek, kardesi kucaklamak, baba isten gelince kucagina atlamak, terliklerini goturmektir.
masada bir bardak taze demlenmiş çay ve sıgara ile denizi izlemek... hafiften dalgalanışına dalarak derin bir nefes almak yosun kokusunu hissetmek... işte huzur bu olsa gerek...

ya da aynı denizi size sarılarak oturan sevgili ile izlemek... iki ayrı cift göz, tek bir vucut ve baktıkları yerde aynı huzuru bulup aynı şeyi düşünen çift...
suda osurunca çıkan köpükleri izlemek.
(bkz: def-i hacet)
yüzünü o'nun boynuna gömüp, kokusunu içine çektiğin an.
insanın için böyle kıpırkıpır olduğu, kendini bulutların üzerinde uçuyormuş gibi hissettiği anlar.
tuttuğunuz takımın 1-0 önde götürdüğü kritik maçtaki son düdük.
hafif serin havada bir elinde içecek sıcak bir şeyler, omzunda sarındığın şalın, kumların üzerinde oturup yakamozu, tabak gibi ayı, kumların rüzgardaki uçuşunu seyretmek... yanında da kalbinin bir yarısı...
Ortaköyde denizi seyrederken sevgilinin gözlerinde kaybolmak.