bugün

bütün kadehlerimi hep sana adıyorum
hep senin için bu bir bir boşalan şişeler
umutsuzluğum sarhoşluğum senin eserin
senin yüzünden bu delicesine içmeler

dayanmak zor yalnızlığına akşamların
unutmak mümkün değil seni bir şarkı gibi
ağır ağır ilerleyen bu zaman içinde
her an bir sarhoşluktur sensizliğin verdiği

odur bu boy boy şişeler bu renk renk kadehler
yoksa bu çirkin yalnızlık bu keder o değil
bütün içkilerden sert yokluğundur anladım
yokluğundur yakan kanımı ispirto değil.

ümit yaşar oğuzcan.
yüzme bilirim sandım
anladım, yanıldım ben
ne denizler gördüm
kimi mavi, kimi yeşil
bir ela denizde boğuldum ben.

cheroki
dîdesi havf-i rakîb ile olup eşk-efşân
su uyur düşman uyur haste-i hicrân uyumaz

(gözleri rakip korkusu ile gözyaşı doludur)
(su uyur düşman uyur bu ayrılık hastası uyumaz)

seyh galip
yavaş yavaş ölürler
seyahat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar.

yavaş yavaş ölürler,
izzeti nefislerini yıkanlar
hiç bir zaman yardım istemeyenler.

yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklarına esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

yavaş yavaş ölürler
ihtiraslardan ve verdikleri heyecandan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
yavaş yavaş ölürler.

yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
yavaş yavaş ölürler.

pablo neruda
sen hiç acımaz mısın müller
niye bitmiyor amk bu goller
en sevmediğim başkan tansu çiller
bırakta bi tane atak neuer gardaş

mesut utanmadan sekize yeltendin
neymar olaydı da sen göreydin
ibneler zamanında stalin köleydin
bıraktı bi tane atak neuer gardaş.
hani kelimeler boğazında düğümlenir ya,
öyle izledim seni bu gece brezilya.
Feleketim oldu bu gece
ömrüm tükendi hece hece
alt oynadığım kuponda
7 gol atilir mı lan keje

Bu fark tarihte ilk
germenler kadı ayakta dimdik
7 posta yetmediyse
utanmazsan gel bi de beni sik.
GiBi

Yanlış insandın benim gibi,
duygularım yoktu senin gibi,
bir günah gibi işledim seni,
sonra da terk edip gittim herkes gibi,
kalbim çok acıdı yara gibi,
sonra iyileşti zaman gibi,
saklayamadım seni sır gibi,
günlüğümde ortaya çıktın sır gibi,
seni kalbime gömdüm bir sandık gibi,
elveda dedim eski bir sevgili gibi.
ALTIN DESTAN 

I

Sürüden koyunlar hep takım takım
Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım;
Asmanın üzümü dağılmış; salkım
Olmak ister, fakat bağban nerede?
Gideyim, arayım: çoban nerede?

II

Yüce dağlar çökmüş, belleri kalmış,
Coşkun ırmakların selleri kalmış,
Hanlar yok meydanda, illeri kalmış,
Düşenler çok ama, kalkan nerede?
Gideyim arayım Hakan nerede? 

III

Türk yurdu uykuda ey düşman sakın!
Uyuyan ülkeye yapılmaz akın.
Tan yeri ağardı, yiğitler kalkın.
Bakın yurd ne halde, vatan nerede?
Gideyim arayım yatan nerede?

IV

Herkesin gözünde vatan öz yurdu,
Çitlerin yağısı, derenin kurdu,
Yad iller, Turan’da hanlıklar kurdu,
Turan’dan yadları koğan nerede?
Gideyim arayım çit, ogan nerede?
ışıkları söndür suna su
vapurları duyacağız ha
dün gece uykumda sıçradım
beni mi çağırdın suna su
nereye gideceğiz ha

yabancı değil ben kaptanım
aç kapıyı suna su
büyük yağmurda ıslandım
şarabın var mı suna su
sabahı bulacağız ha

kadehini dinleme çıldırırsın
elimden gelmeyen bir o
bütün trenleri kaçırdım
saatin kaç suna su
yarın öleceğiz ha.
Başlar yalnızlık ve gece,
Önce denizden.
Ya parktayız, ya meyhanede;
Bir parça daha harcarız gençliğimizden.
Görünmez caddeler ışıktan
Görünmez karanlıkta parklar.
Tam içilecek zamanıdır şarabın,
Kadınların en güzel saatidir,
Bir garip hali vardır insanların.
Yosun kokusu, rüzgâr,
Gezinirken duyduğumuz.
Hava sıcak mı sıcak,
Temmuz.
Uzanır kırlara doğru,
Yalnızlığı olan.
Bu saatte sessizlik acıdır,
Gelecektir parka yalnızlığı duyan
Biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela.
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bugünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz.
öğleden sonra 2 birası

hiçbir şeyin önemi yok
bir yatakta debelenmekten başka
ucuz hayaller ve bir birayla
yapraklar ölürken ve atlar ölürken
ve ev sahibeleri koridorlarda dikmiş gözlerini bakarken;
canlıdır müziği çekilmiş perdelerin,
sinek sürüleri
ve patlamalar sonsuzunda
son insan'ın mağarası;
hiçbir şeyin önemi yok sızdıran lavabodan başka,
kendisine sözcükler öğretilip
ölsün diye
arkası yastıkla desteklenmiş
gençlikten başka.

h. charles bukowski
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye...
Note 2 kullanan varsa başlık açamıyorum bilgisi olan mesaj atabilirmi zahmet olmasa.
sende kalmış.

allahım düşmanımı düşürmesin bu zaafa,

sanki her noksanımı mecburum itirafa,

hangi şarkıya girsem,notalar do re mi fa

sol diyorum sana sol,la sesim sende kalmış.

çok güzel be cemal safi.
Omayra - Murathan Mungan.
Üvercinka'dır şüphesiz.
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
ister istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...

Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.

Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
Örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında..

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk

'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ay ışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayak ucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum'

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

(bkz: turgut uyar)
gözler ki birer parçasıdır sense ilahın
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
sen vururken de öldürürkende güzelsin.

(bkz: nihal atsız)
Anmayacağım artık adını feleğin demirden kadını.
LAViNiA
Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsun ceketimi al
Günün en güzel saatleri bunlar
Yanımda kal

Sana gitme demeyeceğim
Gene de sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
incinirsin

Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme Lavinia
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme Lavinia

Özdemir ASAF.
Edebiyat öğretmenimin en sevdiği şiirdir aynı zamanda.
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım.

turgut uyar
Sabunu goydum legene,
Vay başıma ne gele...

-anonim
ACIYOR

Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
ilkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar

(bkz: Turgut Uyar)