bugün

sen de farkedersin döndüğünü dünyanın
ilk nisan yağmurunu düşün.
piyer loti kahesinde
bu kopuk kopuk mısraların yalnızlığı
boşuna değil aydede.
sevmek varken.
Turgut Uyar'ın Palyaço adlı şiiri olsun bu gece uyumadan önce hafızanızın bir kenarında duracak olan şiir. Osman Sonant'ın güzel sesinden dinlemek isterseniz eğer: http://www.youtube.com/watch?v=TfiFZGU7YtI

--spoiler--
rakı doldurun! eksilmesin.
--spoiler--
furuğ ferruhzad - yeniden doğuş.

--spoiler--

en sevdiğim satırları da:

ah..

budur benim payıma düşen,

budur benim payıma düşen,

benim payıma düşen,

bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,

benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir

ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,

benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.

ve ‘ellerini

seviyorum’ diyen

sesin hüznünde ölmektir..

--spoiler--
"uzun bir yol gibidir gözleri insanın
gelip geçen bir şey iyileşmez
bu gece bu hat üzerinde
iyileşen zamandır
insan iyileşmez." *
sanırım baytardı
yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken
ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor
boşver hipokrat amca
üzülme ne olur
sen de anne
sen de üzülme
hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi
ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim
ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim
korkak kahraman gecelerimi
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine
usulca açılıverdi
yanağımda tomurcuk

(bkz: nevzat çelik)
(bkz: şafak türküsü)
ümit yaşar oğuzcan - ben seni sevdim mi?
SENDEDiR
anılar gelir aklıma
hayalin ve güzelliğin sonra...
umut dolu kuşumun narin uçuşu başlar
karanlıktır etraf, gece yağar sokaklara...
ve korkum hasretine kızıp gitmiştir
sevgim yüreğimdedir, yani kilitlidir.
özlemin hücreme girmiş içimi gezmektedir
ve mutluluğum...
sen de biliyorsun ki sadece sendedir.
Atalay Demirci
horrattır bu akşam üzerleri daima
gün saltanatıyla gitti mi gider
yalnızlığımızla doldurup her yeri
bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
bir el çıkarmaya başlar bohcamızdan
lavanta çiçeği kokan kederleri...
horrattır bu akşam üstüler daima.....
karıma
geleceğim bazen uykudayken sen
beklenmedik, uzak bir konuk gibi
sokakta bir başıma koyma beni
kapıyı sürgüleme üstümden.
usulca girecek, br yere ilişeceğim
bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne.
görüntün doyasıya dolunca gözlerime
seni kucaklayacak ve çıkıp gideceğim...

(bkz: nikola vaptsarov)
Ne dedimse inanma
Seni değil kendimi aldatıyorum
Sen istediğin kadar
Varlığın ta kendisi ol
Ölümsüzlüğün ta kendisi
Ben günden güne yok olmaktayım
Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana
Anlamıyor musun?
Gök yüzü güneş olsa
Sensiz karanlıktayım.
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?

Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.

işte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken ölmek!

Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

insanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

Ümit Yaşar Oğuzcan / Beşinci Mektup
kaka is special thing,
kaka is wonderful thing,
kaka is disgusting,
kaka is everything,
everything...
Her Aşk Katilidir Bir Öncekinin

rüzgarlı bir tepenin yamacındayım şimdi
kent suskun
ve istasyonlar ayrılık için var bu şehirde
imlası buzuk, üşümüş ve kirli bir çocuk olurum seni düşünürken
ömrüme iliştirdiğim martı leşleri yamalı bir geçmişi oynar
imtihanlar ve intiharlar üzerine kurulu hayatlardan
gecenin en serseri yanını alırım günceme

durup durup şiirler yazmak yoluna
yeni bir yaşam biçimim oldu son günlerde
kendimi sende kalabalık buluşum belki de bundan
her gece yorganımın altında sakladığım
kırlangıç sürüleriyle geliyorum sana
sen uykudayken
babam her gece ölüyor şimdilerde
annem nihavent bir çığlık oluyor
bana en çok sensizlik koyuyor
sonra babilin asma bahçelerine asıyorum kendimi
uyanmak için

eski bir aşkını anlatıyorken bana
konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım
kaç kez kanıyorum bir bilsen
(ya da hiç bilmesen)
sesinin ardında yüzün sessiz bir tabanca gibi duruyor
kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum
gece yüklü bir kamyon uykularımı solluyor

yastığının altında yalnızlığın var biliyorum
oysa ben senden bir bardak su istedim
akdeniz değil
son yalnızı benimdir bu kentin
istanbul arkamdan gelir
ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız
hep kendine mi saklarsın çocukluğunu

ağzıma bir bulut bulaşsa da yokluğundan yapılmış
kayadan seken kurşun
en serseri yanımız olur kimi zaman
ve ben hep kendimi terk ederim senden
her katilin aşkı
her aşkın katili
bir öncekinin faili
hep ben olurum
hep ben ölürüm

içime uzanan koridorların ortasından
hep gülerdin beni görünce
bense sana hep geç kalırdım
sona kalırdım
sonra kanardım

yağmurlarla inseydin içime
içim senden yanaydı
yüzümdeki işgaller senden karaydı
seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi
sana yazacaklarım sil sil bitmezdi
ve ben
sende hiçbir şeydim
sen bende herşeyken

canım
yastığının altında biriktirdiğin yalnızlıklarım
kendine varlaşıp bana yoklaşan biri yapar seni
ve ne kadar kaçsan o kadar yakınsındır aslında kendine
geciken sevdalar yıkık kentlere benzer bilirsin
ve sevgisizlik alır bir gün seni benden
işte bu yüzden
sen hep sevil
hep sevil
sevil.

Kahraman Tazeoğlu
gecenin bu saatinde, sabah erkenden kalkması gerektiği halde uyku tutmuyorsa bir insanı; hasrettendir...

yokluğunda her yer gri
sanki güneş hiç doğmuyor, gün olmuyor
"günaydın" dediklerinde gülüyorum sadece
"hayırdır" dediklerinde susuyorum.

sanki bir şeyler eksik gibi...
sanki, her şey her zamankinden farklı
hani bir şey söylemek istersin, dilinin ucundadır
bir türlü söyleyemezsin ya
işte bu da öyle bir şey.
"özledim" diyemiyorum soranlara...
çünkü biliyorum ki seni anmaya başladığımda dolacak gözlerim
o yüzden
evde tek başımayken ıslanıyor yanağım.

dalıp dalıp gitmeler de bu yüzden
bu sessizlik, mutsuzluk...

her yanım karanlık, her yanım gece
aynaya her bakışımda gözlerimde hüzün ne kadar korkutuyor bilsen!
bilsen...
bilsen nasıl ayakta kalmaya çalıştığımı
nasıl özlediğimi...
cogu sairin mekani olmus mesken tuttugu kavram , siire buyuk bir malzeme olmus kelime ..
saat 12den sonra,
bütün içkiler,
şaraptır.

cemal süreya.
ne ölüyüm ne de diriyim,
çapulculardan biriyim.
işçinin elindeki kiri
milletin alnındaki teriyim..

çapulcu 64.
Atilla ilhan- aysel git başımdan, seni seviyorum..

Mümkünse sesinden dinlemeli.
O ŞiMDi NE YAPIYOR?

O şimdi, ne yapıyor?
Şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
"Hey gülüm, beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi... "
O şimdi ne yapıyor,
Şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir,
"Her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren sevgili, canımın içi ayaklar! "
Ve ne düşünüyor, beni mi?
Yoksa, ne bileyim, fasulyenin neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor,
Şu anda, şimdi, şimdi?

Nazim Hikmet. evet.
ÖZLETiYOR SENi BU YAĞMURLAR

Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle

Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün

Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları

Tarih de kekemeleşiyor bazen
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini

Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir

Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan

Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Ahmet TELLi
Yağmur taneleri gibiydi gidişin,
Hüzün dolu, hayat verişin.
Sade sessiz mağrur duruşun,
Beni benden alıp yitirişin.
ne güzeldi ela gözleri,
o manikürlü elleri,
bilmiyorum şimdi neden
o gece bana vermedi?

sanki çok şey istedim,
git dese de gitmedim.
sabaha kadar bekledim,
o gece bana vermedi.

arsene lupin.
Leylâ isteyen kişi Mecnun olmalı;
Kendinden de, dünyasından da geçmeli.
Sevenlerin sofrasına çağrılınca
Ben körüm, ben dilsizim demeli.

Ömer Hayyam
Haydi güle gülü gülüm
haydi güle güle
Hani ağlamak yoktu?
Ağlama kızım,
gözüne batacak sürmelerin.
Taksiye bindin işte,
işte hapishanesinde yattığım şehrin
geçiyorsun içinden.
Şöför belki ben yaşta bir adam
dikiz aynasından bakıyor sana
anlıyor bu güzel kadının ağlamasını.
Belki onunda içerde yatanı vardır,
belki tanır beni, belki kendiside bizdendir.
Biliyorum:
Demirlerden seyrettiğim bu şehir
kaplıcalar
türbeler
ipek fabrikaları ve kocaman bir çınardır.
Ve sahici insanları
benim insanlarım
nasılda perişan...
Fakat yüzlerine güneş vurmuş gibi olmuştur
sen gözyaşları arasından
onlara baktığın zaman.
Sen bu şehre bundan öncede geldin demek?
Sen bu şehre gelesinde beni aramayasın!
Öylemi? AĞLA GÜLÜM!
Hemde hüngür hüngür ağlamalısın.
Hayır ağlama, Allah belamı versin benim ağlama!
Etrafına bak:
Ben ve şehir çoktan arkada kaldık.

nazım hikmek ran. evet.
Seni düşünürüm
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın

Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü

Sebebi ne
Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
Sen böyle uzakken senin sesini duyup
Yerimden fırlamamın sebebi ne?

Diz çöküp bakarım ellerine
Ellerine dokunmak isterim
Dokunamam
Arkasından camın
Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
Alaca karanlığımda oynadığım dramın.

nazım hikmet. evet.