bugün

Kadını bir gürültüye sapladılar.
Evler tıkırtıydı, tıkırtıydı, tıkırtı
kahkahamın düşürdüğü çiçekleri bulamadılar
fırtınalı bir geceydi çünkü bulamadılar
bombalar, bö sesleri, savaş alaborası…
Yaşamak bir tıkırtıydı, aldırmadılar.
.
“Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir bene ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...

Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir,
Ömür hanım?”
“Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.”
Bunca yıkılmış dağlar üstüne
Kalbimin kanını buharlaştırdı gözlerin
Oysa kaç güvercin havalanmıştı içimden
Konarak pervazlarına gülüşlerinin
Kaç mermi sıyırmıştı ruhumu
Acımasız yürüyüşlerinin mevzilerinde
Dayanmıştım
Ağlamıştım saatlerce parçalanan düşlerime
Ta ki sevgilim
Kızaran bir gök bulutu
Ölümü
Bir yıldırımla düşürdüğün ana değin
Kalbimin haritasına
Artık ilgilenmiyorum seninle
Demiştin barut kokan kelimelerle
Demiştin de hayat ölü bir bıldırcın gibi
Tutuşup yanmıştı yanan bir tahta içinde
Tarla küllerle dolu, ortasında yumurta
Çatladıkça yeniden doğuruyor kanımdan
Fışkıran harflerle kalbim olan cümleyi:
Ben ancak bir tarih kitabı kadar
ilgileniyorum seninle...
‘’..Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde.,,
"Nihâyet, en yakın emellerin de
Zehirli rüzgârlar eser yerinde,
Gidenle beraber gider saadet.

Kırılmış bir kalbe son kalan yoldaş;
Gizlice dökülen beş, on damla yaş
Bir de yâd edilen hâtıralardır."
Sere Serpe
Orhan Veli Kanık

Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
içinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

edibüdü: biz bir bok değiliz ve hayatımızın tek amacı meme vajina popo olunca bu durum edebiyata da yansıyor tabi ki...
https://www.uludagsozluk.com/e/46794837/
Dağ döşünden aşmıram
Küsmüşem barışmıram
Hamından gözel benim
Lakin hiç danışmıram.
"ölürsün... kapanır yollar geriye;
ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
varılmaz hayale işaret diye;
toprağında bir taş olur, beklerim."
(bkz: bekleyen)
o büyük ve muazzam zamanda unuttum
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum.
Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
Bundan gözlerimdeki kayalık,
içimdeki serseri buzullar
Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilk önce damarlarımızda duyuyor çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz
bize ait olan ne kadar uzakta!

(bkz: ismet özel)
Ortalama insanda
herhangi bir günde herhangi bir orduya
yetecek kadar ihanet,
nefret, şiddet
ve saçmalık vardır.
Ve cinayet konusunda en becerikliler,
cinayet karşıtı vaaz verenlerdir.
Ve nefreti en iyi becerenler,
sevmeyi vaaz edenlerdir.
Ve son olarak;
savaşı en iyi becerenler,
barış vaazı verenlerdir.

Tanrı'yı vaaz edenlerin,
Tanrı'ya ihtiyacı var.
Barış vaaz edenlerin,
huzuru yok.
Sevgiyi vaaz edenler,
sevgisizdirler.
Vaaz edenlerden sakının.
Bilmişlerden sakının.

Durmadan kitap okuyanlardan sakının.
Yoksulluktan nefret edenlerden,
ya da gurur duyanlardan sakının.
Övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının.
Karşılığında övgü beklerler.

Sansürlemekte hızlı davrananlardan sakının.
Bilmedikleri şeylerden korkarlar.

Sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
Tek başlarına bir hiçtirler.

Ortalama erkekten,
ortalama kadından sakının.
Sevgilerinden sakının.

Sevgileri vasattır,
vasatı aranır dururlar.
Ama nefretleri dahiyanedir.
Nefretleri seni beni,
herkesi öldürebilecek kadar dahiyanedir..

Yalnızlığı istemezler.
Yalnızlığı anlamazlar.
Kendilerinden farklı herşeyi yoketmeye çalışırlar.

Sanat yaratamadıklarından,
sanatı anlayamazlar.
Yaratma başarısızlıklarını,
dünyanın beceriksizliğine yorarlar.

Kendileri tam sevemedikleri için,
senin sevginin eksik olduğuna inanırlar.
Ve senden nefret ederler.

Ve nefretleri
parlak bir elmas,
bir bıçak,
bir dağ,
bir kaplan,
bir baldıranotu gibi mükemmeldir.

En usta oldukları sanattır nefret!

Charles Bukowski
“Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu..
iyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun, içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin..
Fedakarlığımı anlıyorsun?”
...

Sen hala anlamadın sevginin en hasını
Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını
O, coşkun bir denizin sularına yürürken
Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını
Gittiği her iklime sevdanı götürürken
Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını

Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk
Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık
Görmedin bir arslanın can çekişen resmini
Yalnızlık kitabında okumadın ismini.
...
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.

Dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak.
.
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana.
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.

(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
“…
Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,
Unutulmuş güzel şarkılar için..
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan
Rüzgâr gibi ta eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldı? Kar içindesin!

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni uyanamam..
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram..”
Avareyim,asudeyim,yorgunum
Bilmiyorum neden sana vurgunum
Ya topla yaralı kırlangıçları
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi
Siyah gözlerine beni de götür...
''sen ki, saçından tırnağına kadar
bir hürriyete bedelsin,
bu ılık saçlar, bu gözler; fakat her şeyden önce
yaşadığın için güzelsin...''

(bkz: Turgut uyar)
Bütün saadetler mümkündür.
Şu kapının açılması,
içeri girivermen,
Bahar, kuşlar, gündüz..
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.

Bütün saadetler mümkündür.
Bahtsızların biraz gülümsemesi,
Körlerin gün görmesi,
Mümkündür bütün mucizeler.
Ana, baba, evlat, bütün kaybolanlar.
Ebedi bir sabahta buluşmamız bir daha..

Ölüler!
Hepimiz için yalvarın Allah'a...

Ziya Osman saba.
Ahmet Muhip dıranas - kar.

Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden.
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dört nala, dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze inceden.

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin?
Unutulmuş güzel şarkılar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan
Rüzgâr gibi ta eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldı?
Kar içindesin!

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam..
Uyandırmayın beni uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram.

Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır tek, tenha bir kamış.
Sırf unutmak için, unutmak ey kış;
Büyük yalnızlığını dünyanın..
Halil cibran --- acı

Ve bir kadın, "Bize acıdan bahset" dedi.
Ve o cevap verdi:"Acınız, anlayışınızı saklayan kabuğun kırılışıdır.Nasıl bir meyvenin çekirdeği,
kalbi güneş'i görebilsin diye
kabuğunu kırmak zorundaysa,
siz de acıyı bilmelisiniz.Ve eğer kalbinizi,
yaşamınızın günlük mucizelerini
hayranlıkla izlemek üzere açarsanız,
acınızın, neşenizden hiç de
daha az harikulade olmadığını göreceksiniz;Ve kırlarınızın üstünden
mevsimlerin geçişini kabul ettiğiniz gibi,
aynı doğallıkla, kalbinizin mevsimlerini de
onaylayacaksınız.Ve kederinizin kışını da,
pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz.Acılarınızın çoğu sizin tarafınızdan seçilmiştir.Acınız, aslında içinizdeki doktorun,
hasta yanınızı iyileştirmek için
sunduğu "acı" ilaçtır.Doktorunuza güvenin
ve verdiği ilacı sessizce ve sakince için;Çünkü size sert ve haşin de gelse,
onun elleri,
"Görülmeyen"in şefkatli elleri
tarafından yönlendirilir.Ve size ilacı sunduğu kadeh
dudaklarınızı yaksa da,
O'nun kutsal gözyaşlarıyla ıslanmış
kilden yapılmıştır."
sabah oldu,
başlık düştü.
“ Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni”

Cemal Süreya.
şiirler iyi hoş da şiirden bile tiksindirdiler beni. ulan asabım bozuk yine.