bugün

"sana, bana, vatanıma dair" şiiri ile zihinlere kazınmış şair.

--spoiler--
1939 da Maraş'ta doğdu. ilkokul ve Lise öğrenimini burada tamamladı. Yüksek öğrenimine 1959 yılında istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde başladı. Geçim zorluğu yüzünden 1961'de öğrenimini devam mecburiyeti olmayan Ankara Hukuk Fakültesine naklederek askere gitti. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak Burdur ili, Yeşilova ilçesi, Çuvallı köyünde yaptı. Askerlik dönüşü fakülte değiştirerek yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebıyatı Bölümünde tamamladı. Edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü yaptı. istanbul Türk Musikîsi Devlet Konservatuarı'nın kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. Daha sonra, Sanayi Bakanlığı insan Gücü Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak Akabe Yayınları'nın ve Mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 1984'te Akabe A.Ş.'nin istanbul'a taşınması kararı ile bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. DPT'de sözleşmeli personel olarak çalışırken, 1987 Milletvekili seçimlerinde Anavatan Partisi'nden aday oldu. Kahramanmaraş tan milletvekili seçildi. TBMM'nin 18. Dönem çalışmaları süresince Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev aldı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, istanbul'a yerleşti. Evli ve dört çocuk babasıdır. Tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. islâmî ton bir "leit-motiv" halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. Şiirleri Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni istiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi iklim dergilerinde yayınlanmıştır.

Aldığı Ödüller: Risaleler; Türkiye Yazarlar Birliği 1988 Şiir Ödülü. ipek Yolundan Afganistan'a; TYB 1983 Gazetecilik Ödülü.

Erdem
ESERLERi:

*Sebeb Ey ilk şiir kitabı 1972 de Edebiyat Dergisi Yayınları (2. baskısı Akabe Yayınları, 1979)

*Risaleler son şiirleri adı altında Akabe Yayınları arasında 1987 yılında çıktı (2. baskı 1989).

*Şiirler (Sebep Ey ve Risaleler iki kitap bir arada) iz Yayıncılık tarafından 1992 yılında basıldı (4. baskı 1998).

*ipek Yolundan Afganistan a:1981 de iran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı (Akabe Yayınları 1982).
--spoiler--

(bkz: http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=220)
yakında şiir kitabını okumayı düşündüğüm şair.
günaşçağ savaşçıları adlı şiiri muhteşemdir.

Gözlerinde gök sancısı
içlerinde okyanus uğultusu uzun mızraklarla yararak karanlığı
Gelip dayandılar şehrin sivrilmiş tırnaklarına
Çarpık dudaklarıyla kırpılmış saçlarıyla
Soyguna uğramış yüzleriyle
Barbar ellerin işgal ettiği sonra terk ettiği
Harabe kadınlar
Gidip gidip gelirlerdi camekanlı çarşıda
Bu kirazı kim yer kim satar
Hangi savaştan arta kalmış bu çocuklar.
Sonsuz devirleri aşarak savaşçılar geldiler
Ve akşamın ipini kestiler
Gece putun üstüne devrildi put yere devrildi
Yanlış pazarlara sürülmüş yılgın uykusu şehrin
Ortasından bölündü.
Kollarını derin balkonlara dayamış bilinçleri ustura savaşçılar
Taradılar gözleriyle ağır ağır şehrin saçlarını
Ayıkladılar bir bir bitlerini
Fosfor ellerini uzatarak balkonun uçsuz uzantısından
Yanan şehri tuttular
Şu bizim atımızdır deniz hipodrom
Nehrin yatağını öp sen ey savaşçı
Birikinti gölleri geç apartmanları geç kaldırımları
Bir bir ayıkla mezarları.
Güneşçağ öncüleri yolları tuttu dua erleri tuttu
Yüzleri Mekke ülkesi gözleri Medine çeşmesi
Elleri altınçağ mimarı.
işin asıl kısmı: şiiri içimizden gelen, içimize iyi gelen şair. yani sana bana vatanıma ülkemin insanlarına dair, yani ölüm risalesi, yani:

gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar,
bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.

..

işin vikipedi kısmı: http://tr.wikipedia.org/wiki/Erdem_bayaz%C4%B1t

düzenleme: sözlükte erdem beyazıt diye başlığı var imiş. ne bilelim asıl yazılışı olan erdem bayazıt diye arattık anımsamadı bile. biz de "hiç olmazsa biz açalım dedik!" artık takdir maderatörün.
cogunlukla soyadi beyazit diye yazilan üstadlardan. elini öpmeye gittigimde, elimde bir kutu kitapla yanindan ayrildigim hocam. mükemmel insan. fazla söze ne hacet.
şiirlerinden bazılarını okuduğum maraşlı şair. vefat etmiştir.
ölüme saygı şiiri şairi. aynen:

Ölüm bir melek elinde gelir



Ve öper usulca çocuk yüzleri.

Belki bir gün kurtuluruz

Karıncaların yolunu şaşırtan ince rüzgarlarla

Kaplumbağaların hasret kaldığı derin tepelerde

Çocuk gibi bakalım mavi sulara

Şehirlere bakalım insanlığımızı eskittiğimiz

Sislerden dumanlardan yollara atılan

mısır koçanlarından

Belki tutarız birgün belki kurtarır bizi

Simsiyah saralım bezlerle dağları rüzgarları

Gül bahçeleri ağlasın

Dallarda salınan çocuk salıncakları ağlasın

Kırmızı balonlar bizsiz kaybolsun gökyüzünde.

Haydi sığının şehirlere



Kabuğunuza çekilin yorganınızı çekin üstünüze

Kalsın titrek ve mavi elleriniz

Bekleyin geliyor ölüm usulca

Usulca girer koynunuza.

http://www.siraze.net/ant...ji/erdembeyazit/olume.htm
bu akşam, edepsiz edip(!) ve edibelerin(!) muteber edebiyatçı addedilir olduğu edebiyat âleminden ebedî aleme yürümüş hak ve edep ehli büyük şâir.
ceenetmekân olsun...
kaybetmişiz. allah rahmet eylesin. şimdi imkansızlığı anlatır bir bulut. yağmaya hazır bekliyordur gökyüzünde.
gönlümde sağlam yere sahip birkaç şairden biriydi. "olacak oldu" ne denebilir ki... rabbim affını esirgemesin!

ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm,
ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm.

http://www.muslumangenc.c...anabanavatanimadair/2.htm
geriye "sana bana vatanima dair" gibi olumsuz eserler birakabilmis er kisi. cenazesi, er kisi niyetine bugun ikindin kilinacak cenaze namazina mutakiben ebedi istirahatgahina ugurlanacaktir.*
5 temmuzda ebediyete yelken açan güzel insandır.

onden gidenler icin

onlar gittiler
yalnız bir yemin kaldı aramızda
ben şimdi bu yanda
kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim
namluda.

onlar gittiler
topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında
ben şimdi bu yanda
gerilmiş bir an gibiyim
doğumla ölüm arasına.

onlar gittiler
gelen zamandan bir haber gibiydiler.

ben şimdi bu yanda
içilmiş bir and için bekleyenim
kurulmuş saat gibi.

onlar gittiler
giderken bir muştu gibiydiler.
en az cahit sıdkı kadar ölümden bahsetmiiştir şiirlerinde...
gidişi ile şiirde kocaman bir gedik açılmıştır. gidişi kelimeleri/dizeleri öksüz koymuştur. zaten kaç kişilerdi ki şu yalan dünyada.

ardından ağlamayacağım çünkü biliyorum ki gittiği yerde aramazıda olduğundan daha mutlu.
ardından ağlayacağım çünkü öldüğü gün bir iki tane haber kanalında büyük türk şairlerinden erdem bayazıt dar ı bekaya göç eyledi diye haber yapıldı.

bu durum hala içimi acıtıyor.

yanlış anlamaları gidermek adına şunu da söylemeliyim; cahit sıtkı'da görülen ölüm metaforu korku üzerine kurulmuştur. yani cahit sıtkı ölümden korkar ve ölmek istemez ve şiirlerindeki hakim duygu bunun üzerinedir.

erdem bayazıt'ta ise aksine ölümün gözlerinin içine bakan bir anlayış vardır. bayazıt ölüm korkusu gibi metazorik bir anlayışa şiirlerinde asla yer vermez. aksine mevlana gibi bir kavuşma/düğün gecesi bakışı hakimdir. bunu şu dizesi zaten yeterince özetler:

ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm

fakat içi boşaltılıp cahit sıtkı tarancı ile benzerliği sade ölüm temalı şiirler yazdığı noktasına bağlanacaksa bu eminim erdem bayazıt'ı incitecek bir anlayış olurdu.

mekanı cennet olsun büyük şairin.
BULDUM

Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
işte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Sana, Bana, Vatanıma, Memleketimin insanlarına Dair

"Telgrafın tellerini kurşunlamalı"
Böyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen
Haberler bilirim, mektuplar bilirim

Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma, saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp, naralar atmalıyım

içimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar
Çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının

Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin hint okyanusu gibi derin
isyanın kapkara sularına dalan

Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiblerden
Haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır

Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği
bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
istanbuldan çıkıp, Diyarbekire doğru
Tekerleri
Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz baş kaymasıyla görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları
tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış
ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen

Yazlar bilirim, memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
incir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler
konup kalkan
Diğeri kan-ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
içinden mapushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlılarin figuranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü

Güzler bilirim, ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melul ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için
Yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi

Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri akdeniz gibi geniş
Soluğu afrika gibi sıcak
Göğüsleri çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandınmı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi

isyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarda
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır

Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet
Eller bilirim haşin, hoyrat, mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı, sorulacak bir hesabı
Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır

Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim

Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Cankuşum umudum canım sevgilim.
"sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
adın kurtuluştur ama söylememeliyim
cankuşum umudum canım sevgilim." dizelerinin sahibi büyük üstad.
" kar altında hüzün dememesi" gibi muhteşem bir şiirin sahibi.

--spoiler--
Kar altinda Hüzün Denemesi

Dünyanin en uzun hüznü yagiyor
Yorgun ve yenilmis insanligimizin üstüne
Kar yagiyor ve sen gidiyorsun
Aglar gibi yürüyerek gidiyorsun
Belki bulmaga gidiyorsun kaybettigimizi
O insan ve tabiat cagini

Dön bana ve dinle
Kuslar ucusuyor icimde

Los bir keman solosu gibi
Kuslarin ucustugunu icimde
Dön bana ve dinle

Karanlik denizlerin dibinde
Birtakim incilerin oldugunu
Birtakim incilere ve hatiralara
Neden bagli oldugumuzu unutma.

Duy beni ve dinle
Denizler bogusuyor icimde.

Unutma diyorum ama sen anla
Anlat bizim de yasamak istedigimizi onlara.
--spoiler--
"içimde kaynayan bir mahşer var
bu mahşer bir de annelerinin kalbinde kaynar"
Insan en çok tanimadigina düşmandir.
"Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda
Herkes bir yerlere gidiyor önünü alamıyorum"
Gidelim..
yazdıklarıyla değil de arkasından yapılan diziyle tanınan şahsiyet!

yazık.

(bkz: sebep ey)

(bkz: risaleler)
antalyamızın kepez ilçesinde yer alan ve ilginç bir mimariye sahip kültür merkezine adı verilen büyüğümüzdür.

http://www.kepezkultur.co...em-Bayazit-Kultur-Merkezi
Türk şair yazar milletvekili.

Boğuk bir bakışın oluyor senin
Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim
Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan
Durma bana türkü söyle Anadolu olsun
Susuz dudak gibi çatlak olsun
Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün
Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma
Ağlıyorum bir karanlık karayel saçlarına
Çekme ülkemden nar yangını gözlerini
Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni
Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini

Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin
Katı bir yalnızlık bu bilmelisin
Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin.

Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın
Niye herşey bir anda kayıyor sen kayıyorsun
Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun
Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum
Niye bunları bir anda unutamıyorum

Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım.

şiirinin sahibi ayrıca.
kalemi usta, şiirleri akan ırmak kadar duru türk şairi. 'yok gibi yaşamak' şiiri ile beni benden alan şair. kalemi güzel, yüreği güzel insan.
Babamın tanıdığı ve dizideki gibi iyi biriydi dediği adam. Kızını vefatından önce tayyibe emanet etmiştir. O kız şimdi akp milletvekilidir.
güncel Önemli Başlıklar