bugün

devleti böbreksizleştirmektir.
Tek adamlık gibi gösterilen sistemdir ama Erdoğan'ın da dediği gibi bunlar yalandır. Parlamento başkandan üstündür. koalisyon riski olmayan istikrarlı bir sistemdir. Erdoğanın bunu kendisi için değil ülke için istediği açıktır zira bu sistemle de istediğini yapabilir. Başkanlık gelirse daha dinamik isimler ortaya çıkacak yıllardır koltukları işgal eden vasıfsız siyasetçiler ortadan yokolacaktır.
Parlemento başkandan üstündür'den sonrasını okumadım.
sözde istikrar diyerek yutturulmaya çalışılan, aslında malum kişilerin kendi kendini aklama mekanizması olacak sistem.

7 haziran seçimleri koalisyon demişti hatırlarsanız. türkiye'nin istikrarı düşünülseydi koalisyon için çalışılırdı. ancak bunun yerine bahanelerle 1 kasım sürecine gelindi ve akp yine tek başına iktidar oldu.

yani kıssada hisse, akp için tr'nin istikrarı değil akp'nin istikrarı önemlidir. zaten 1000ali yıldırım bunu kendisi de beyan etti.
türkiye'yi çok daha büyük bir kaosa sürükleyecek olan sistemdir.

312'ye 288 kompozisyonu halinde cumhurbaşkanı kafasına göre özerk bölgeler kurabilecek, ilkokul mezunlarını bakan yapacak, varlık fonunu iç edebilecektir.

ve bunları yaparken meclis hiçbir denetleme yetkisini kullanamayacak.

olay bu.

meclisin başkandan güçlü olacağını iddia eden aç karnına benim kol böreğimi yesin.
31 mart 2019 yerel seçim sonuçları ile tekrar gündeme gelecek sistem. iki partili sistemin iktidardaki akp'ye yaramadığı ortaya çıktı. değişmesi yakındır.
bahçeli'nin seçim sonrası açıklamalarında önemli bir yer verdiği ve "oh neyse en azından bu sorgulamaya açılmamış oldu" diye mutlu olduğu sistem.
Demokratik başkanlık sistemlerinde gözlendiği gibi Cumhurbaşkanının parti üyeliğine sahip olması bir sorun teşkil etmemekle birlikte genel başkanlık görevinin de aynı kişi tarafından yürütülmesi hem devlet işleyişi hem parti kurumsallaşması açısından sakıncalar doğurmaktadır.
türkiye gibi kraldan çok kralcı milyonlarca insanın yaşadığı bir ülke için aşırı tehlikeli bir sistem.

cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak uygulanabilir, lakin bunu uygulayacak ülkenin sağlam demokrasi temellerinde ve kuvvetler ayrılığının tam olarak tesis edilmiş bir ülke olması gerekir.

bizde demokrasi var mı?
yok.
peki ya kuvvetler ayrılığı ne durumda?
köküne kibrit suyu sıkıldı...

o halde bu sistem bize uygun değil.

zaten bu sistem bir bop planı.
bu sistemin bir bop planı olduğunu da cia'nın ankara istasyon şefliği döneminde paul henze'nin, türkiye'de başkanlık sistemi ile ilgili görüşlerini beyaz saray'a sunduğu rapordan anlıyoruz.

rapor tarihi: 2006.
paul henze raporunda şöyle diyor;
------------------------------------
türkiye'nin bu şekliyle abd politikalarının yanında olacağından emin olmalıyız.

lakin ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar.
bu durumda hükümeti ikna ettiğimizde meclis, meclisi ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde ise yargı karşımıza çıkabiliyor.

eğer amerikan çıkarları "türkiye'de federatif bir yapı kurmak ise" mutlak suretle yargı, ordu, meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçirilmelidir.

çünkü bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıları ikna etmekten çok daha kolay olacaktır.

şayet o bir kişi, amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulu olan yapıyı yıkmak amerika için pek de sorun olmayacaktır.

işte bu sebeple türkiye'nin ivedilikle başkanlık sistemine geçmesi, amerikan çıkarlarının gereğidir...
--------------------------------------

rapor gayet açık değil mi?
ilkokul 3. sınıfa giden bir çocuk dahi bunun ne anlama geldiğini anlayabilir.

peki ya siz?
tehlikenin farkında mısınız?
Ülkeyi uçuruma sürükleyen sistemimsi yeniden parlementer sisteme geçmek lazım. Tüm yetkileri tek bir kişiye vermek doğru değildi ülke şaha kalkacaktı kalkmadı.
Acayip çelişkileri olan sistem gecekondu gibi yapılmış kanunlar uyuşmuyor falan kafalarına göre takılıyorlar.

Koalisyon olmayacak dediler hem hükümet hem muhalefet koalisyon oldu.

Ekonomi boka battı devlet düzeni çöktü başgana sormadan wc yapamıyorlar.
Ucube sistemdir.
atanmışların seçilmişlere kafa tuttuğu sistemdir. başkana yakınsan çoğu bakandan ve tüm milletvekllerinden daha da forslusun. özet : bir memurun bir bakana üstün olduğu sistem.
Hile hurda ile ülkenin başına bela olan sistemdir.
Parlamenter sistemin üçlü denge... Yaşama yürütme yargı...
Güzeldi.. ülkemiz nal topladı... Biz farklı düşünmeyi kavga sandık...
Bir zamanlar Cumhurbaşkanı seçiminde hocaların hocası yumurtladi. Daha önceleri de seçimin kilitlendigi ve ordunun
Genelkurmay başkanının ordu tarafından baskıyla cumhurbaşkanlığı'na sectirildigi zaten özal'a kadar sivil cumhurbaşkanı göremezsiniz. Sonra ülkeyi yargi yönetmeye başladı. Telekom'un 7 milyar dolar satışına mahkeme engel oldu.
Ve cumhurbaşkanları yargıdan seçilmeye başlandı...
Bunun neresi demokrasi... Bunun neresi üçlü sacayağı....
2. Abdülhamit zamanında meclis 2/3 Müslümanlardan oluşuyor 1/3 azınlıklardan ve çıkan kararların yüzde yüzü azınlıkların lehine....
Sonuç olarak şunu anlatmak istiyorum eğer biz düşünmeyi bilmezsek gezi olaylarina katılanlar gibi fetonun arkasında gidenler gibi şahsi menfaatlerimizi Ülke menfaatinden önde tutarsak hangi sistem olursa olsun zararlı çıkarız.
ben yaptım oldu sistemidir.
Padişahlık sistemidir. Hatta 2. Meşrutiyet sonrası tahta çıkan son iki osmanlı padişahının şuanki cumhurbaşkanından çok daha az yetkileri vardı.
Uçurur, bakın uçuyoruz.
Ali babanın çiftliği.
Hiçbir bilimsel ve teorik temeli olmadığı ve sadece bir kişi için kurgulandığı için adına başkanlık sistemi diyememişlerdi. "Türk Tipi", "kendine özgü" gibi isimlerle andıkları, sonunda "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" diye isimlendirdiler.

Bu tuhaf sistem, bazıları açısından "hayırlara vesile olan" 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkan baskıcı ortamdan yararlanarak topluma dayatıldı. Seçim hukukunun en temel kuralları ihlal edilerek 2017 yılında yaptırılan referandumda kabul ettirildi. 2018 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ete kemiğe büründü.

Getirilen şeyin sistem değil "Tek adam rejimi" olduğu, bir kişinin isteklerine, yönetim tarzına göre hazırlandığı hep söylendi. Ancak toplumun bütün bilgilendirme kanallarının kapatıldığı, OHAL ve KHK rejimi altında herkesin sindiği bir ortamda yapılan değişikliğin toplumun yararına olmadığı yeterince anlatılmadı ve referandumdan evet oyu çıktı.

Yapılan değişiklik ve sonrasında yapılan seçimle bütün yetkilerin verildiği kişinin " bu faizle şunla bunla nasıl uğraştığını" da ekonomik olarak şaha kalkmadığını da gördük. Haziran 2017'de yüzde 12.25 olan TC Merkez Bankası borç verme faizi Eylül 2021'de % 22,50 oldu. Yine Haziran 2017'de 3,5 lira olan dolar bugün 8.9 seviyelerinde.

Ülkenin hukuk sisteminin, demokrasisinin, idari organlarının, bürokrasisinin ne durumda olduğunu görmek için uzun analizlere ihtiyaç yok. hayatımızın her anında gördüğümüz bozulmanın, yetersizliğin, yönetememenin sonuçlarını yaşıyoruz. Bırakın orman yangınları gibi kriz anlarındaki beceriksizliği artık günlük rutin işlerin bile yürümediği, en sıradan bürokratik iş ve eylemlerin eziyete döndüğü bir ülke haline geldik. Ekonomik yapı, siyasal ve toplumsal düzen, sistemin uygunsuzluğunu, işe yaramazlığını her açıdan ortaya koydu. Topluma dayatılan sözde yönetim biçiminin aslında yönetememe olduğu dört yıldan kısa sürede anlaşıldı.

Yaşanan tüm olaylara rağmen iktidar çevreleri ve bu çevreler için kalem oynatanlar, sistemi canla başla savunmaya devam ediyorlardı. Anlaşılan o ki bu durum da değişiyor. Ardı sıra çıkan anketlerin ortaya koyduğu oy erimesinin olağan söylem ve yöntemlerle durdurulamayacağı kabul edilmiş görülüyor. Ülkeyi uçuracağını söyledikleri sistemden vazgeçmenin uygun olup olmayacağı iktidar ve destekçileri arasında daha yüksek sesle tartışılır oldu. Saflarda gevşemeyi, sisteme ve lidere olan inançta zayıflamayı gören Erdoğan, "Başkanlık sisteminden memnunuz, yolumuza devam edeceğiz" deme ihtiyacı duydu. Tüm bu gelişmeler, fiilen bitmiş bu tuhaf sistemin fikren de bitişini gösteriyor.

Siyasi iktidar, iktidarını sürdürmek için hayatın gerçeklerini inkar, artan yoksulluğu hamasetle örtme çabasında olsa da toplumun tüm kesimleri yeni döneme, yeni dönemde yapılacaklara dönük heyecanlı bir hazırlık içinde. Yaşadığımız tüm deneyimler ve yeni dönem için yapılan hazırlıklar bizi eskiye değil; özgür, demokratik, hukukun üstünlüğünün gerçekten var olduğu, eşit yurttaşlık temelinde herkesin bir arada yaşadığı daha iyi bir Türkiye'ye taşımalıdır. Yaşanan her sorunun üstesinden gelme beceri ve gücüne sahip Türkiye, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kendisini geleceğe taşıyacak demokratik siyaseti de bulmayı ve hayata geçirmeyi başaracaktır.

Murat Aydın, Gazete Pencere, 05.10.2021
bizdeki piç bir sistem... başta agp chp olmuş fark etmez. başa peygamber geçirseniz yazacaklarım aynı çünkü.
tüm demokrasilerde 3 lü kontrol mekanizması vardır... yargı, meclis/senato, yürütme/başkan.
bizde yargının ve meclisin vs anası bellendi. başkan biraz tek güç kaldı.

olay rte olayı değil... sistem sakat, yarım. yarın bir gün kim nasıl kötüye kullanır bilemezsin.

bak abd'de senato vardır... başkanın çoğu kararını senato tartışır. çoğunluk başkanın partisinde olsa da karşı partidekileri anasına sövdürmek istemez yine de hiç biri. çünkü gün gelir bir kararda kendi partindeki senatörler bile karşı çıkar, karşı partiye ihtiyaç duyarsın.

anayasa mahkemesi gibi 12-13 kişilik bir yargı jürisi var mesela, başkan emekli olan veya ölen olursa yeni birisi atayabilse de... senato karar alırsa başkanı o yargıçlar yargılayabilir her zaman için.

trump'ın azledilmesi laflarının geçtiği dönemi hatırlayın.

bizde sistem kötüye kullanmaya çok müsait.

anlamayana şöyle örnek vereyim: hadi oldu da fetöcüler başa geçmeyi becerseydi... tüm yönetimi ele geçirebileceklerdi... ki unutmayın başkanlık sistemi referandumunda fetö bile mezardaki bile oy vermeli buna diyecek kadar destekliyorlardı... çünkü kendileri için önden hazırladıkları bir şeydi.
bir diğer adı partili cumhurbaşkanlığıdır. cumhurbaşkanı seçimde kendisi olmadığında ( genel seçimler ) partisinin seçim kazanamadığını görünce ( 2015 genel seçimleri ) yani tek başına iktidar olamadığını görünce içeriğini anlatma gereği bile duymadan referandum yapıp bu sistemi getirdi. o referandum bugün yapılsa eminim ki hayır oyu daha fazla çıkardı ama o zaman arkasındaki mevcut seçmen gücünü alıp bu sistemi getirdi.

2023 seçimlerinden önce anketler bugünkü gibi devam ederse belki hiç referandum bile yapmadan eski sisteme geçecekler. şu anda şartları zorluyorlar her yolu deniyorlar seçimi garanti altına alabilmek için. alamazlarsa ve seçime kısa bir süre kala bir gece ansızın eski sisteme dönülürse kimse şaşırmasın. referandumdan önce yüzlerce binlerce kez yazdık ama akp seçmeni arkadaşlar durumu bir türlü anlayamadı. şu anda cumhurbaşkanında bulunan yetkiler eğer yarın bugünün muhalefetinin eline geçerse o referandumda evet evet diye propaganda yapan arkadaşlar bu sefer sistem değişsin diye çırpınacaklar. aylarca anlatmaya çalıştık kulaklarını kapattılar. mevcut sistemin bürokrasiye ve işleyişe zerre faydası yok. çift başlılık olmasın dediler ama zaten çift başlılık yoktu ki. son başbakanları hatırla. ne ahmet davutoğlu ne binali yıldırım cumhurbaşkanı söz vermeden çıkıp açıklama bile yapamıyorlardı. bu adamlar nasıl çift başlılık yaratıyordu ki bu sisteme geçildi.
devletin başında zat-ı muhterem isterse herhangi bir çoğunluğa ihtiyaç duymadan değiştirebileceği sistemdir. sevgili arkadaşlar mevcut sistemi bir oturup okuyun cumhurbaşkanının yetkileri nelerdir bir gözden geçirin. sonra özellikle son 7-8 senede gece yarıları apar topar meclisten geçirilen şeylere bakın. en sonda da 20 senedir yapılan icraatlere bir bakın. herhangi bir çoğunluğa ihtiyaç duyuyor mu devleti yöneten kişi bir düşünün. yahu yapılan seçimleri iptal ettiriyor yok saydırabiliyor ne çoğunluğu ? sandıktan çıkan sonucu beğenmezse seçimi tekrar ettiriyor hangi çoğunluk hangi kanun maddesi ? bu yazdıklarımı bir oturup düşünün sonrasında oturur tartışırız meclis çoğunluğuna gerek var mı yok mu diye..
halk istediği için geçilmiştir.

(bkz: ülkeye demokrasi getirip yenilince ben oynamıyorum demek)
Problemli bir sistem. Bize uymadı değişim revizyon şart.