bugün

zor olan durumdur. alıştık bir kere cep telefonuna artık onsuz yapamıyoruz. istediğin yerde istediğin kişiyle rahatça konuşma olgusu, konuşamadığın anlarda mesajlaşmak durumu cep telefonuna özgüdür. ondan sonra cem yılmaz hazretleri milyon doları cebe indirdikten sonra kabarmasına neden olduğu sabit hatların kullanılmasını istemektedir. yok böyle bir dava... cep telefonu artık hayatımızın her anına girmiş bulunmakta, kimse bizi ondan koparamaz.
gayet mumkun olan durumdur. 1995'den once nasil yasiyordun diye sorarlar adama.
çok güzel bir şeydir. cep telefonuyla ulaşmak istediğiniz tek kişi yanınızdaysa, fırlatırsınız bi tarafa. ve bir daha kimse tarafından ulaşılmak istemezsiniz. cep telefonun sizi ne kadar yorduğunu farkedersiniz.

(bkz: oh be dünya varmış)
özlenen günlerdir...
kontör ve ya tarife masrafından kurtulmaktır.
adada yalnız kalmaktan beter bir durumdur.
bir zamanların gençliği tesbihi düşürmezdi ellerinden, şimdi de cep telefomu düşmüyor elden! cep telefonun olmadığı günler de yaşanacaktır... düşünün ki tüm uydular işlevsiz kaldı! ne cep telefonu, ne de bilgisayar ne işe yarardı dersiniz... bir hiç olurlardı...
insanın şarjı bittiğinde , telefonunu kapattığında yaşadığı kahredici duyguları yaşamayan öz dönemdir.
iletişim için çok daha saygın , efendi usullerin kullanıldığı dönemlerdir.
doksan doğumlular çocukluk döneminde ucundan yakalamıştır biraz bu zamanı.
hatırlarım o telefonlar ilk çıktığında gazetelerle kuponla satıldığı dönemleri.
mümkün olsa şahane bir hayat formu olurdu. ilişkilerim daha uzun sürerdi en azından.
belki de hayata hiç bakmadığın yönünden bakmak,ondaki ince mesajı telefon olmadan almaktır.
jeton ya da telefon kartıyla yaşamaktır.
hani 1 saat telefonu çalmasa, mesaj gelmese intihar edecek duruma gelenler için çok zordur.
ama bazen de ulaşılmaz olmanın dayanılmaz hafifliği. *
faturayı on gündür ödeyemediğimizden ve dahi faturalı hat kullanma gerzekliği nedeni ile arama yapmayı geç aranması dahi türkcell zararlısı tarafından kesilen fakat zaten işsiz ve parasız bir adamı şimdi selam veririz borçlu çıkarız lan bu göte deyu kimse arayıp sormadığından dolayısı ile işime yaramayan telefonu yanımda taşımadığımdan bir süredir üyesi olduğum aktivite. ha iyidir kötüdür bilemem bana göre fena değil alışınca aramıyorsun..
daha zoru cep telefonu olmayan bir arkadaşla yaşamaktır. o ulaşılmayan insan rolünü oynarken, anahtarı unutup da kapıda kaldığınızda krizler geçirmenize sebep olur.
gayette yaşanılabilir koskoca telefonu icat eden"graham bell" in cep telefonu mu vardı?bi düşünsenize adam telefonu icat etmiş ama "cep telefonu" hiç olmamiş.hüzün yok mu??
şu son 35 saattir içinde bulunduğum eylem. sessize aldım titreşimini de kapattım ve dolaba koydum. illa ulaşacak olan adresimi bilir zaten gelsin sohbet edelim.
en iyisini yapmaktır. rahat yaşamaktır. telefonun varsa eğer "aceba mesaj geldi mi? aceba o aradı mı? bu sordu mu bunları düşünmekten çalışmaya fırsat kalmaz. en iyisi telefonsuz yaşamak.
sanırım çok güzel olurdu. en azından dostlar daha sık görüşürdü....
zor ama imkansız değil.
zor günlerdir ama daha içten daha mücadele isteyen günlerdir.

o günlerde 6 arkadaş buluşmaya karar vercekleri zaman ev telefonlarından aranırlardı. çocuk evde olmazdı telefona annesi çıkardı. elemanın annesine not bırakılırdı. arasın denirdi. olmadı buluşma ile ilgili yer ve saat konusunda not bırakılırdı.

yer ve saat belli. kadıköyde eminönü iskelesinin orda saat:14:00'da.

buluşma yerine ilk giden arkadaş ta bir gerginlik başlar acaba herkes gelicek mi? yanlış anlaşılma oldumu saat konusunda. derken arkadaşın biri çıkar gelir. biraz rahatlanmıştır. saat bu sırada tam 14:00'dır.

bakış açısını değiştircek olursak. eleman otobüstedir henüz. 14'e binnmiş buluşma yerine doğru gidiyordur. ondada bir endişe başlar. sanırım yetişemeyeceğim. acaba beni bekliyecekler mi? gitmişlermidir? gittilerse oradan nereye geçmiş olabilirler? gibi endişe verici sorular ardı arkasına gelmeye başlar.

diğer tarafa dönüyoruz...sayı 3'e ulaşmıştır 10 dk. geçmiştir. abi gelcekmi acaba bunlar... gelemicek heralde bi aksilik çıkmış olmalı... trafiktendir heralde 20 dk. daha bekleyelim gelen olmazsa dağılırız...

14:30'da sayı 5'e ulaşmıştır. artık daha fazla beklememeye karar verilir ve gelmeyen arkadaş kafalarda soru işaretleri bırakarak yollarına devam edilir.

bakış açısını değiştirelim....

6. adamımız evden çıkar kadıköy'e buluşma yerine doğru yol alır. ancak evden erken çıktığını düşünür. mağazaları gezmeye başlar... derken mağazanın birinde fazlaca takılmaya başlar, çünkü harikulade bir kız görmüştür. müthiş etkilenmiştir. bir yolunu bulup bu kızı kündeye getirmelidir. kızda boş değildir çocuğa karşı ancak armut piş azıma düş olmaz. çocuk lugatındaki bütün iletişim yollarını ve cümlelerini sarfederek kızdan randevuyu koparır. kız birazdan öğle arasına çıkacaktır ve beraber bişiyler yiyeceklerdir...

işte cep telefonu olmadan yaşamak arkadaşları daha çok merak ettirir. işin içine samimi bir merak girer. buluşmalar daha çetrefilli ancak daha lezzetlidir. gelmeyenin hikayesi heycanla beklenir... daha merak uyandırıcıdır. bazen gerilimdir. kimse gelmiyecekmi yoksa randevu saati değişti bana ulaşamadılar mı evi aradılarsa annem evde yoktu?

özlenen günler cep telefonsuz günler....
incir reçelini izlemiş olanın yapmaya kalkacağı iştir.
benim yapmakta olduğum ve o kadar da zorlanmadığım durum.
bu kadar hayatımızın bir parçası iken bu saatten sonra zor azizim...
kafa rahatlığıdır.
ösym nin sınavlarına son zamanlarda girmiş olanların en azından bir günlüğüne tattığı duygudur. tabi yanında parasız kalmak, saatlerce bilmediğin yerlerde aç susuz kalmak durumunda olmak, sınava giderken saati bile bilememek gibi durumlar da bonustur. *