bugün

"Yani içerde onyıl, on beş yıl, 
Daha da fazla hatta 
Geçirilmez değil, 
Geçirilir, 
Kararmasın yeter ki 
Sol memenin altındaki cevahir!"
Siz hiç;

Gecikmiş bir gizlemi,
Birikmiş bir özlemi
Sakladiniz mi..

Gelmeyecek bir gideni,
Olmayacak bir nedeni
Beklediniz mi..

(bkz: Özdemir asaf)
Yağsa, hiç dinmeden yağsa yağmurlar,
Hep aynı ateşle kavrulur içimdeki çöl...

cavidan tümerkan.
Gitme dersem sana, gitme kal.
Gitmen için daha zaman var.
Batmadı henüz güneş, aydınlık.
Kararmadı ortalık, çökmedi karanlık.
Eğer gidersen olmayacak hiç sabah,
Gündüzüm de gece gibi,
ışık yok artık.
Gitmen için erken.
Gitme lütfen
. . ismail . . .
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim.
hüzünde
doğmak
hep
anka
gibi...
dün
gözlerinde
yittim
yine
istese de
ne hüzün
bırakır bizi
ne biz
vazgeçeriz
ondan...
biraz da
tutuşsaydı
yüreğim
bıraksaydı
onu sevseydim...
Özlemin yankılanırken duvarlarımda,
Sevgin umutsuz gecelerimin aydınlığı.
Sözlerin gecenin en güzel şarkısına eşlik ederken,
Hatıraların canlanıyor daldığım peneremde.
Sen uzakları yakın etmeye çalışırken,
ben çoktan küfretmiştim uzakların her santimine.
Ben sana mecburum bilemezsin,
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum,
Büyüdükçe büyüyor gözlerin,
Ben sana mecburum bilemezsin.
içimi seninle ısıtıyorum...
lan bi canımız var zaten az ötede paylaşın.
sırası gelmişken söyliyelim de;
biz onunla, güneşi suyu aşka çeviriyoruz...
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini.
Hangi dörtlüğünü yazsam bilemedim. Aşık olduğum şair ve aşık olduğum eseri.

Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Ben ne zaman
Öyle durup dururken,
Öyle damdan düşer gibi
Açıp seni okumaya başlasam.
Anlıyorum ki,
Mahvolmuşum.
(bkz: mahvolmuşum)
kendini arıyorsun,git..
aptal bir hayat kur, icinde beni barindirmayan
kalma git..
disarisi barut...disarisi gardiyan!
yine bir tek ben olurum sana parcalanan..

görsel
Bir gün yanıbaşında,
Seyredeceğim umutlarımı.
Ve kokun, kokuma karıştığında,
Kadınım diyeceğim sana.
Öyle baktıkça, kanacak ruhum.
Öptüğüm dudakların, sevdiğim her zerren,
Şöyle caddeler boyu,
Mısraların, hatıralarında.
Bir Salyangoz hızında,
Geçmedi, geçmesin.
Öptüğüm köprücük kemiklerin,
Düşersem yüreğinden,
Kıçıma girsin.
gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider 
bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında 
yanlış adresteydik, kimsesizdik belki..

ahmet telli
Kafaları kalındı belliydi
Gözleri kalındı belliydi
Kulakları kalındı belliydi

Aslında kafalarının kalın olması
Gözlerinin kalın olması önemliydi onlar için
incelik dedin mi kötülük geliyordu akıllarına

(bkz: erdem bayazıt)
biliyorum sana giden yollar kapalı; üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni...
binbir çaba harcadım, âşkın sırrını gizlemek için...
fakat ateşin üstünde tutulmaktan çâre yoktu.

başından beri gönül vermemek için temkinli idim...
fakat seni gördüm, ne akıl kaldı ne hûşu.

cân kulağıma senden bir kıssa geldi...

sadi şirazi/
Leyla sev beni sokma müşküle,
Gel seninle kaşık atalım iki tabak keşküle.
Tosun paşa.
Eger,
Eğer birgün son defasında tüketeceksen bu gelmeleri,
-Gamzesiz olursa işe yaramaz-
Gülüşlerini isterim.
Ve ben içimde boğazlanan bir beyaz güvercinin çırpınışlarıyla
Buraya kadarmış derim.
Et ve tırnak olurum acılarımla
Yokluğuna direnirim.
nasıl anlarsın sürgünlere dönüşen mülteci ezikliğimi
nasıl anlarsın nefesinden yoksun yetim yanımı?
ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın...
"YENiŞEHiR'DE BiR ÖĞLE VAKTi"

-Sevgi Soysal'ın anısına-

Çınarlar, akasyalar, kestane ağaçları
Dallarına serçeler konardı
Cemreler erken düşerdi
Boşanırdı kırkikindi yağmurları
Atatürk Bulvarı aşk kokardı.

Ne hoştu akşam çıkışları
Ağır bir ırmak gibi akardı insanlar Bulvar'da
Şimdi telaşlı koşuşturmalar almış
O canlı kalabalıkların yerini
Eski tadı yok
Kızılay'da yürümenin.

Ne sevgililerin buluştuğu pasteneler kaldı
Ne eski çay bahçeleri, kahveler, sinemalar
Ne "Yankee Go Home!" çığlıkları duyuluyor artık
Ne "Kahrolsun ABD Emperyalizmi!"
Günaşırı kırılmıyor Amerikan Haberler Merkezi'nin camları
Coniler hoşnut yaşamından!

Şerafettin Atalay'la bir öğle vakti
Turlamıştık Sıhhiye-Bakanlıklar arasında
Başımızda kavak yelleri
içimizde olmadık hınzırlıklar
Koşturmuştuk peşimizden toplum polislerini
"Fruko"larla köşe kapmaca oynamanın keyfini çıkararak
O bizim mangal yürekli il başkanımızla.

Sonra evinin önünde öldürdüler onu
Amasya'da hain bir pusuda…

Nerde şimdi aşklarımın ve kavgalarımın başkenti
Sokaklarında kol kola yürüdüğüm güzel insanlar?
O gözü kara sosyalist militanlar
Kaloriferci Abbas, Çöpçü Cemal, Fukara Tahir
Ümran Baran, Şükran Deriş, Ayı Atilla…

Ne kaldı geriye "555 K" günlerinden
Islıkla söylenen türkülerden
68'lilerden?

Ne kaldı söyleyin ne kaldı
Havuzlar, fıskıyeler dışında
Zincire vurulmuş Ankara'da?

Başkent taşkent oluyor da
Kimsenin kılı kıpırdamıyor
Kuşatma altındayız sanki
Yayılıyor karanlığın gölgesi.

Görüyorum zaman zaman
O günlerden arta kalan
Ak saçlı delikanlıları
Yorgun bedenleriyle geçiyorlar Bulvar'dan
Yüreklerinde isyan ateşleri.

Diyorum ki iş başa düştü yine
Sevgi'yi de alıp yanımıza
"Yenişehir'de Bir Öğle Vakti"
Yeniden girelim kol kola
Kırmak için bu zincirleri!

Kasım 1998
Attila AŞUT
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni..
Çıldırasıya.