bugün

duygu durum bozukluğudur. en korkulacak insan tipleridir. her iki duyguyuda çok dernden yaşarlar. tedavilerinde lityum kullanılmaktadır. ileri vakalarda (bkz: ekt) (elektro konvülsuf tedavi) de kullanılmaktadır.
bir mercedes e 200 alıp sırf modifiyeye 15bin lira harcadıktan sonra aracı 12 bin liraya satmaktır.
Okul servisi için vito alıp sadece ses sistemine 5-10 bin tl harcamak, işler mükemmelken aracı 30 bin tl'ye satmaktır. Oysa iki ayda o parayı kazandıran bir araçtır.
Yanında kan emici sülükleri dolaştırmak, sigarasından yeme-içmesine her masrafını cebinden karşılayıp onlara 'dost' demektir.
Barlardan çıkmayıp, karı kız peşinde koşarken bir yıl sonra sokakta sarıkla cübbeyle gezinmek, sohbet ederken 'siz namaz kıldığınızı mı zannediyorsunuz' demektir.
Çocuğunu, karısını bıçakla koValamaktır.

Aylık bin tl para getiren evi yok pahasına satmaya kalkışmaktır. Neyse ki karısı engel oldu.

Tedavi sonrası:
Sakin, etliye sütlüye karışmadan yaşayıp gitmektir.

Bunlar bir sınıf arkadaşımın babasının ve başka bir arkadaşımın kuzeninin yaşadıklarıdır.
epifiz bezindne salgılanan dmt'nin artışı sonrasında iyileşme görülen hastalıktır.
kendim henüz denemedim dmt kullanımını ama bipolar olan national geographic dergisi yazarlarından birinin yalancısıyım.
ironikdir.
hakkında yazılacak çok şey var. aslında ne yeri burası ne de zerre kadar faydası olacağına inanıyorum kimseye burada yazanların. sonuçta bir sözlük burası; geyik yapılan eğlenilen, yazarlarının keyfi geldiğinide biraz bilgi kırıntısı verilen sanal bir ortam. oysa bu hastalıkla ilgili her şey şakaya gelmeyecek ve ulu orta bahsedilmeyecek kadar gerçek. bu hastalığın bir insanın hayatını nasıl mahvedebileceğini açık açık anlatabilirse gerçekten muzdarip olan birisi, diğerlerinini bunu atlatmaları yönünde küçükte olsa bir adım olabileceği ihtimaline inanmak istiyorum diğer yandan da.
mutlaka bilinmesi gereken bir takım gerçekler var bu hastalık hakkında, bunları bilmek değil aslında önemli olan, çünkü senin tam ayırtedemediğin ve hatırlayamadığın bir noktadan sonra herkesin sana söylediği şeyler olduğu için, kabullenmen gerekiyor bunları.
ilk olarak; üzerine basa basa, büyük harflerle bu bir hastalık, eğer hastalığın tanımını bir insanın işlevsel olmasını, potansiyelini ortaya koyabilmesini, sosyal hayatını, akademik ve mesleki kariyerini sağlıklı şekilde sürdürmesini engelleyen fiziksel veya ruhsal bir bozukluk olarak yaparsak ki böyledir bu nereye bakarsanız bakın. ve herkesin bildiği gibi, hastalıklar asla tercih yada yönelimler sonucu ortaya çıkmaz. benlik her zaman beden ve ruhun birlikteliğiyle oluşan bir bütün olmalıdır, geniş oranda hafife alınmasına ve "hastalık" dendiğinde içinde mutlaka kan, kas , kemik barındıran bir olgu gelmesine rağmen insanların aklına, ruh en az beden kadar açıktır hastalık sayılabilecek bozukluklara ve en az ağır fiziksel kusurların (olmayan bir kol, kanser, körlük) verebileceği kadar zarar verebilir insanın işlevselliğine.
erken evrelerde, hastayı en çok yanıltan nokta bilincin bu hastalıkla beraber alabildiğine açılmasıdır. zaten başlangıç genellikle yaşam boyu biriken ama sürekli bastırılan ağır ve hafif, duygusal ve fiziksel tüm sarsıntıların birleşmesi ve bunları ortaya çıkarabilecek derecede güçlü yeni bir sarsıntının yaşanması ile olur. bastırılanlar birdenbire su yüzüne çıkar, bulanık olan geçmiş birden netleşir. bu bir bakıma gerçeğe yaklaşmak biçiminde algılanabilir ve hasta büyük ihtimalle bunu bu şekilde algılayacaktır. ayrıca depresif dönemlerdeki içine kapanma davranışları, o dönemlerde bile kendini hissettiren can sıkıntısını gidermek için entelektüel yönelimlerle telafi edilmeye çalışılır. böylece sürekli okumanın, yazmanın verdiği bu sahte tatmin duygusu, bu hastalıklı durumun bir yaşam tarzı olarak algılanmasına neden olur. mani dönemleri ise hastanın kişiliği ve ilgi alanlarına bağlı olarak, yaratıcılığın tavan yaptığı dönemler olabilir, tatmin duygusunu besleyen bir başka kaynakta budur, ancak farkedilmeyen şey bu dönemlerin temel özelliği olan aşırılık davranışının getirdiği maddi ve sosyal zararlardır.
bütün bunlar olurken, hasta farkında olmadan işlevlerini yitirmeye başlar. önce okul, iş gibi özellikle karmaşık süreçler sekteye uğrar. depresif dönemlerdeki içe kapanma, karamsarlık gibi davranışlar artık doğal olarak algılanır ve çözülmesi için hiçbir çaba gösterilmez. hastanın değil bu aksaklıkları düzeltmek için çaba göstermesi, buna karar verebilmesi bile neredeyse imkansızdır bu dönemlerde. manide ise umrunda değildir zaten hiçbir şey.
bütün bu karmaşık süreçlerin yavaş yavaş yıkılmaya başladığı dönem bile, dönülebilecek en iyi noktalardan biridir. çünkü alışkanlıkların ve yok olması çok zor olan kişiliğin verdiği güçle biraz da karşı tarafın çabasına bağlı olan ikili ilişkiler bir dereceye kadar yürütülebilir haldedir halen. intiharın bir fikir olarak kalması bu sayede mümkün olabilir bu zamanlarda, ancak kafanın içindekilerden kaçabileceğin bir kaç arkadaş ve anlayışlı bir sevgili belki.
ama tedavi edilmeyen, tedavisi hasta tarafından aksatılan, yada yanlış tedavi edilen hastalık her zaman daha kötüye gidecektir. sonunda intihar fikrinin girişime dönüşmesi kaçınılmaz olduğunda, iş sadece derin bir sarsıntıya bakar.
tedaviyi sürdürmek, özen göstermek ve kurtulması gereken ağır bir hastalık sürecinde olduğunun farkında olmak hastanın sorumluluğu gibi algılanabilir çoğu zaman, ancak işin iç tarafı hiçte o şekilde değildir. hasta zaten alışkanlığa dönüşen depresyon semptomları yüzünden ipe sapa gelmez, aşırı melankolik, ne kendine ne başkasına zerre faydası olmayan bir yaşam tarzını benimsemiştir. bir de aileden ve büyüdüğü şehirden uzakta, tamamen tek başınalık durumu söz konusu ise işler iyice sarpa sarar. hastalık henüz ilerleme safhasındadır ve hastayı kurtaracak olan büyük ölçüde çevrenin davranışlarıdır.ama bu davranışlar olayın yeteri kadar ciddiye alınmaması yüzünden hastanın yararına değil zararına gelişir çoğu zaman, benim durumumda beni ben yapan sosyal ortamımı, alışkanlıklarımı yok etmeye, kendi egosunun emriyle de sürekli onunla ilgilenmemi sağlamaya çalışan anlayışlı ancak cahil ve paranoyak bir sevgili, sadece ve sadece kendi çıkarını düşünen ama bunu çok iyi gizleyen arkadaşlar ve kendileri de zaman zaman muzdarip olmalarına rağmen durumu hiç bir şekilde ciddiye almayan, neredeyse başarılı olacak kesin bir intihar girişiminin ardından psikiyatrlarla görüşmemi yasaklayan bir aile idi bu.
talihsizliklerle iç içe olsun yada olmasın hastalığın bu noktadan sonraki seyri her zaman daha kötüye gidecektir tabii ki, tedavi edilmediği sürece. dışarıdan gelen zararlı etkenlerin yaptığı şey bunu hızlandırmaktan veya yavaşlatmaktan öteye gitmez.
yavaş yavaş yıkılan eğitim ve iş hayatı, hem kendinin hem başkalarının saçma sapan tavırları ve davranışları yüzünden uzaklaşıp yabancılaşan sosyal ortam vs. yeterince kötü geliyor değil mi kulağa?
ama bu hiçbir şey.
bundan sonra olacak olacaklar sırasıyla çökkünlük ve anksiyetenin gitmemek üzere yerleşmesi, benlik saygısının günden güne yok olması, psikomotor retardasyon, uç durumlarda depersonalizasyon ve derealizasyon.
böyle yazınca çok basitmiş gibi görünen süslü terimlere benzetilebilir başta. benliğin binlerce parçaya ayrılması, hastanın artık normal bir insan gibi düşünememesi, hiçbir şeye sağlıklı tepki verememesi şeklinde ifade edildiğinde daha anlamlı; hastanın çevresine de anlatılması gereken durum da budur zaten.

ayrıca bir detay olarak, bu teşhise sahip her 5 hastadan 4 tanesi hayatlarının bir döneminde intiharı dener, bu 5 taneden 1 tanesi mutlaka başarılı olur. bu kabaca %20 ölüm oranı eder ki rahim kanseri ve deri kanserinin ölüm oranları sırasıyla %17 ve %19'dur.
roaccutane başlıgını görünce buraya da eklemeden edemedim.
eger bipolarsanız roaccutane kullanmamanızı tavsiye ederim. ayrı ayrı zamanlarda gördüğüm 2 roaccutane tedavisinin sonucunda da manik atak yaşadım. ben biraz bu ilaca da bagladım durumu. doktorlar da olabilir dedi. biliyosunuz ki roaccutane insan psikolojisini de etkileyen ve onun yanı sıra birçok yan etkisi olan güçlü bir sivilce ilacı.

(bkz: roaccutane)
Evet bugün doktora gittim ve yıllardır bana neden majör depresif tedavisi uygulandığını sordum. Evet aslında bunu biraz daha erken fark etmeliydim. Ben majör depresif değildim. Çünkü biliyorum ki majör depresif sadece bildiğimiz depresyon ve geçici ruh halidir. Ama benim ki geçmiyordu bir türlü.
Kendimi bazen mükemmel hissediyordum bazen de hiç neden yokken kendimi 20 gün odama kapatıyor ve depresyona giriyordum. Nedensiz yere riske giriyordum.
Sıkılmıştım ve doktora, artık doğru tedavinin uygulanması gerektiğini söyledim. Duygularımı daha iyi anlayabilmesi için ona günlüğümü okuttum.
Sonunda teşhis kondu.
Bipolar bozukluk!
-yamulmadıysak- kişinin yakınlarında yatkınlık görülebilir.
without a trace dizisinin fbi bölüm şefi jack malone' nin annesinde bulunan rahatsızlık.
kafasındaki hikâyede size bir yer belirleyen kişinin ömrü boyunca sizi o rol ile anması durumudur.

rahmetli yengemin hastalığıydı, amcaoğlu için de şüphelenmekteyiz amcamla beraber. size rolünüz biçildikten sonra yapacağınız hiç birşey kolay kolay sizi, o rolün dışına çıkartmaz.

düşüş ve çıkışları arasındaki ruh hâli makasının en açık olduğu hastalık dersek de yanlış yapmış olmayız abartılı yaşar bipolar hastalığı sahipleri.
inglizce yada almanca anlayan biri bu video dan anlayabilirler. http://m.youtube.com/#/wa...2Fwatch%3Fv%3D0t57wfSvwgg tam olarak boyle biseydir. 58 saniye icinde daha iyi anlatilamaz di hissedip yasadiklarim.
Ömür tüketir.
hani bazen ruyaniz da ucarsiniz ve birden yere cakilirsiniz ya, ani duygu degisimi boyle birseydir.
el tayyib bin yezid adlı arap şeyhinde olabilecek rahatsızlık. (bkz: adamda duygu durum bozukluğu çıktı rıza baba)
üst üste iki polar giyince oluşan hararetten kaynaklanan fiziksel bir bozukluktur.
bir ay boyunca dunyayi kurtaracagim kafasi yasatip egomun tavan yapmasini saglamistir. o bir ay ve ondan sonra ki sureci ne siz sorun ne ben soyleyeyim.
iki uçlu duygu durum bozukluğu,birey bigun çok enerjik ve harika hissederken obur gün parmağını kıpırdatacak hali kalmaz,çok sık duygu değişimi de cabası.genelde lityum düzeyleri kontrol edilerek tedavi devam ettiriliyor.ama allah yakınlarına sabır versin dedirten hastalık.
nerden mi biliyorum.
az daha hayatimi opup birakacak olan ruhsal bozukluk.
teşhis koyulduktan sonra aile ve yakın arkadaşlarınıza sakın bu hastalıktan bahsetmeyin. insanlar yardım etme psikolojisiyle size zarar verirler. kanser veya şizofrenide hastalığınızın somut karşılığı olur. bu hastalıkta hiçbir somut belirti olmadığından, kimsenin sizi anlayabileceğini düşünmeyin. tamamen kendi içinizde yaşadığınız bu boktan duyguları başkalarının da görebileceğini sanabilir ve hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. depresif dönemlerinize artık tahammul edebilen de kalmaz. çünkü onlara göre hiçbir şeyiniz yoktur. intihar düşünceniz abartıdan ibarettir vs.. sonunda kendinizi insanlardan soyutlarsınız. berbat bir okul hayatınız olur. kız arkadaşınız varsa, merak etmeyin ayrılırsınız.

depresif dönemlerinizde kendinizi geri çekin, mani dönemlerinde zaten sizi kimse tutamayacaktır. normal olduğunuz zamanlarda insanlarla ilişki kurun sadece. dengesizliğinizi kimse çekmeyecektir. söyleyeyim de ben.
okuduklarımla beni şok geçirten bozukluk. bir çoğu beni tarif etmiş. işin tuhafı her insan böyle değil midir? bu belirtler çok genel. normal insan nasıl oluyor onu merak etmekteyim..
Annemde olduğunu düşündüğüm rahatsızlık zamanla yerini şizofreniye bıraktığı da görülmüştür.

ilk başta çiçeklerle konuşmaya başlar zamanla boş saksıyla konuşur hale gelir, ah anne ah.
(bkz: iki ucu boklu değnek) dedikleri şeydir bu. uzak durulması gerekir. yoksa sizin hayatınızda boka batar.
cok havali birsey bu. muthis ozguveniniz oluyor falan. kimsenin aklina gelmeyen fikirler sizin akliniza geliyor. cok super bir sey bu diyecegimde nah oyle.
manik devreyi hep sonsuz mutluluk sanan unipolarlar uzgunum ama oyle bir dunya yok. babama saldirabilecek kadar ofkelenmemi sagladi bu ataklar. neyse ki bu isin yine masum tarafi. hayatimin resmem icine etti bu sey. okuldan atilmama sebeb oldu ve sulalemin gozunde dusmeme. tanimadigim insanlarin diline dusurdu beni. gerci bu saatden sonra artik umrumda bile degil bu. tek dilegim bu seyden kurtulup normal bir hayar surdurmem, baska da birsey istemem.
Düşünceler öldürücüdür, hastalığı. Zamanla katlanılmaz olduğunuzu söyleyip sizi terk eder:dostlarınız,aileniz hatta evde beslediğiniz hayvanlar bile.
Yazarak doyurur bu hastalık.
içmek tetiktedir ama içerek doyurur.
Belli bir zaman sonra kimsesiz olduğun için sadece depresyon halini yaşarsın.
Sana dur diyecek kimsenin olmaması demek, içmek içmek içmek ve yazıp,düşünmektir.

Kimseye ait olmadığını gösterir bu hastalık. Belki bir ayrıcalık. Hepten yalnız değilsindir ama, korkma. Sabah uyanacağın hastanede anlayacaksın.
Bir gün seni sokaklarda görmeyen insanlar merak edip kapına geldiğinde, ve senin kapını zorladığında anlayacaksın. Bir dünya dolusu yalnızsındır.

ilaç kullanımını reddedin,ölmenize izin vermeyecek olan bir dolu insan var, ne garip sizi boğan bu insanlar,ölmenize asla izin vermeyecek olanlardır.
insomnia ile birlikte gençlerin arasında hayli popüler olan hastalık. bayılıyorlar kendilerini hasta gibi göstermeye. anasını satayım hastalıkla karizma yapmaya çalışmak da bir tek bizde var herhalde. bakın gençler, genç kalanlar. bunlar ciddi hastalıklardır. şizofreni, bipolar bozukluk, anksiyete, insomnia hastalarının tabiri caizse hayatı s*kilir. anlatabiliyor muyum? özenmeyin. gerçekten bu hastalıkları yaşayanların hiçbiri hallerinden memnun değil, ve normal hayata dönmek için çok büyük bedeller ödemeye razılar. bunları görmek için illa hasta olmaya gerek yok. bu işler "aaa kuankua ya bande de var bu belirtilaer", "insomnia olmuşum kenks" demeyle olmaz. umarım gerçekten yaşamazsınız. alınan nickler bile şizofrenli falan lan... yakın arkadaşımın dayısı buna benzer bi hastalık geçirmişti, adam sonra kendini başbakan zannetmeye falan başladı.

velhasıl, sağda solda karizma yaratmak(!) için bu hastalıkları kullanmaya çalışmayın. gerçekten hasta olan, ya da kıyısından dönen biri gelir bir gün, ananızdan doğduğunuza pişman eder sizi.

not: herhangi bir ruhsal problemim yok çok şükür. gerçekten hasta olanlara Allah yardım etsin, büyük geçmiş olsun.
güncel Önemli Başlıklar