bugün

tayyip yalakalığı yapan bir grubun gazetesinde her seye ragmen ayakta kalmaya calısan ülkenin ne boktan bi durumda oldugunu bize nelerin yavastan dikte edilmeye calısıldıgını daha kimse yazmamısken yazan kalemiyle savasan doga ve insan sevgisi üst düzey örnek şahıs.
çukurova üniversitesi nin bazı fakültelerinde türkçe, türk dili,yazılı anlatım, sözlü anlatım vs. derslere giren şahane bir insan.
Ankara universitesi siyasal bilgiler fakultesi * ögrencilerinin oylarıyla 'kariyerinin zirvesidekiler' ödülüne deger bulunan hurriyet gazetesi yazarı..
e-posta aracılığıyla Yollamış olduğum denememe, 'çok beğendim ve kıskandım' şeklinde yanıt atarak, beni dünyanın en mutlu insanlarından biri yapan değerli yazar.
hürriyet gazetesinin tek başına okunma sebebi yazarı. doğru bildiğini çekinmeden söyleyen (gazetenin genel yayın anlayışının tam tersi bile olsa) düşüncelerinde sapma olmayan, söylediklerinin sonuna kadar arkasında duran, asla kıvırmayan köşe yazarı.
(bkz: adam gibi adam)
onuncu köy köşesiyle tek başına hürriyet gazetesi okuma sebebi olabilecek kelimeleri çok iyi kullanan kimseye yaltaklanmadan adam gibi yazan aşmış yazar.
yalakalıktan uzak,köşe yazarlığını hakkını vererek yapan,yazılarını insanın aklında kalıcı bir uslüpla yazan ve Emin Çölaşan'dan sonra dürüstlüğüne inanılan yegane yazarlardan birisidir.
pazar günleri hayvan hakları adına yazılar yazan o günler dışında iktidarın rezilliklerinin üstüne giden kaliteli idealist aydın yazar. üzücü ama aynı zamanda bir kekeme olan bir yazardır
bütün meseleleri din menşeli kavramlar marifetiyle izah etmeyi başaran süper adam.

israil'in lübnan saldırısında bile ortadoğulular'ı "heee, seçin siz şeyhleri mollaları başınıza; olacağı bu!" diyerek itham etmiştir.

sular akmıyorsa, akp'li belediye başkanını yaftalar.
sular akmıyorsa, chp'li belediye başkanı arkadaşının mazeretlerini bildirir.

hiçbir zaman kendisinde ya da fikirlerinde bir eksiklik/yamukluk görmez; her daim "başkaları" hatalıdır; bu nedenle de yazıları genellikle "siz bilirsiniz", "sizin yüzünüzden" gibi kalıplarla bezelidir.

zannımca fırsatı olsa, elinde kırmızı boyalı fırçayla sokağa çıkıp keyfince kapılara çarpı işareti koyacak, sonra da bu "işaretli" kapının ardındaki insanları ülkeden ihraç edecektir. zira yazılarından anladığımız kadarıyla, memleketin daha yaşanılabilir olması için kendi gibi düşünen biricik azınlık dışında kimsenin olmaması gerekir.

üslubu "ironik" ya da "lirik" gibi isimlerle anılsa da, medya aleminin en saldırgan kalemini elinde tutmaktadır.
her okudugumda yarılırım ammavelakin biz de bi ÇÜK olamadık ya ona da yanarım

--spoiler--
"çük olmak"

HÜRRiYET'te "Bakanı çıldırtan VIP yolcusu"; haberini okuyunca dalıp gitmişim.

Haberde; Bakan Çiçek, bir banka hortumcusunu ayrıcalıklı " VIP Salonu"nda görünce isyan ediyor:

" ... Bu adamın batırdığı paranın bedelini hepimiz ödüyoruz. Oradaki insanlar (polisler, kamu görevlileri) bu adamın yakasına yapışacaklarına hizmet ediyorlar. Cumhuriyet Başsavcısı gelse oraya giremez, bu giriyor, keyfi yerinde. Ayağındaki ayakkabı fiyatına iki aylığına evrak memuru çalıştırıyorum..."

*

Biliyorsunuz; VIP'in (Very Important Person) Türkçe karşılığı aşağı yukarı " Çok Ünlü Kişi " yani kısaltılmışı " ÇÜK" tür.

Bunlar çok ünlü kişi (ÇÜK) oldukları için, bizlerle aynı yerden uçağa binip inmezler. Ayrı ve ikramı bol bir salonda ağırlanır, özel araçlarla uçağa götürülüp getirilirler.

Ben ta uzaktan görünce onların " ÇÜK " olduğunu anlarım.

Zaten arada bir oturup " Bir ÇÜK olamadık " diye yazılar yazmam bu yüzdendir.

*

Muhtemelen bakan ilk kez görüyor.

Dediklerinin tümü doğru ve haklı. Ülkemize hizmet etmekte olan, saygın, önemli nice kişiler o olanaklardan yararlanamazlar.

Kimse onları çok önemli kişi (ÇÜK) saymaz.

Ama gördüğünüz gibi bir banka hortumcusu (ÇÜK) olabiliyor.

Zaten onlar yürüyüşlerinden bellidir. Nitekim oralarda karşılaştığımızda ben sorarım:

" Beyefendi siz herhalde ÇÜK'sünüz, ÇÜK'ler tarafına geçmeniz lazım... "

"Evet, ÇÜK oluyoruz..."

Kimi zaman onlar da sormaz değil:
" Ya siz?... "

" Biz ÇÜK olamadık... "

*

Uçaklarda da " ÇÜK " ler ayrı bir bölümde otururlar, orası perde ile " ÇÜK " olmayan yolculardan ayrılmıştır.

Ama herkes " ÇÜK " lerin orada, perdenin arkasında ve sırayla öyle kasılmış oturduklarını bilir.

Bir sistemin, bir düzenin aynası gibidir orası. Bir kısa yolculukta, bu ülkenin gerçek yapısını orada görebilirsiniz.

Ayrıcalıklı " ÇÜK " ler...

Ve çalışıp çabalayıp onların faturasını ödeyen, ama ayrıcalıksız, " ÇÜK " olmayan sıradan insanlar...

--spoiler--

Bekir Coşkun
Hurriyet- 11 Kasım 2003
27 ekim 2006 tarihli yazısından;

"
[...]
"Manyak makinesi" burada durmaz:

Halkın eğitiminden sorumlu televizyonlar, eli tabancalı diziler sunar çocuklara.

Dizilerin kahramanları kurşun sıktıkça, kan akıttıkça, insan öldürdükçe kahramanlaşırlar.

insan öldürmenin yüzlerce çeşidini öğretir filmler.

işkence yöntemleri, göz oyma şekilleri, bıçaklamanın binbir türü, insan boğmanın incelikleri...

"Manyak makinesi" gerçek hayatta da boş durmaz:

Eşkıyaya yakılmış türkülerle büyüyen babaların çocukları, kapısında esrar satılan okulların önünde, sustalı bıçaklarını sallaya sallaya "itibarlı" olmayı öğrenirler.

Katili "kahramandır" bu memleketin.

Çetecisi "vatansever" oluverir.

Kanunları en çok çiğneyenleri, mafya bozuntularını, kent eşkıyalarını "efsane" yapmadınız mı?..
"

tenkit ettiği, "eli tabancalı diziler" dediği, malumunuz, kurtlar vadisi oluyor efendim. ben sormaktan usanmadım, bekir coşkun ve muadilleri de cevaplamaya hiçbir zaman yanaşmadı:

1] o diziyi yayınlayan, filmine sponsor olan, gazetende çarşaf çarşaf reklam eden, sana da maaşını veren aynı patron değil miydi?
2] ateş topunu babam mı gönderdi?

--0--

üzücüdür ki, (#779587) numaralı entry ile polemik konusu olmuş bu yazdıklarım.
1] nuh tufan, "Yazarlar çalıştığı gazetenin patronunun dalkavuğu olmalıdır, patron ne derse, neyi uygun görürse onu söylemeledir. Doğru olan budur, bunu yapmamak olumsuz eleştirileek bir hareketdir." gibi bir şey kastetmemiştir. aksine, bekir coşkun'un samimiyetini sorgulamış, eğer bekir coşkun patronunun dalkavuğu değilse, patronunun uygun gördüklerinden gayrısını yazabilen bir adamsa; kurtlar vadisi gibi bir dizi hakkında önce "öyle bir dizi bizim kanallarımızda yayınlanmadığı için çok mutluyum" dedikten sonra rekor transfer ücretiyle diziyi kanal d için satın alan, hürriyet'te, milliyet'te, radikal'de, gözcü'de sayfa sayfa reklamını yapan, dizinin bir sinema filmi yapılmasına bizatihi sponsor olan kendi patronu aydın doğan'ı da eleştirmesi gerektiğini belirtmiştir. bekir coşkun gerçekten sivri dilliyse, gerçekten kıvrak bir kaleme sahipse, buyursun bu "manyak makinesi"nin çalışmasına teknik-maddi-manevi destek sağlayan aydın doğan'ı tenkit etsin de görelim.

2] bu yazdıklarımdan kurtlar vadisi'ne ya da polat'a özendiğim anlamı çıkıyorsa, iki gün sonra cnbc-e'yi ve dizilerini tenkit ettiğimde de smallville'e ve lex luther'a özendiğim sonucu çıkarılacak demektir.

3] son 25 yılda hiçbir gün "dolu" bir insan olduğumu iddia etmedim.

[sadece "o diziyi yayınlayan, filmine sponsor olan, gazetende çarşaf çarşaf reklam eden, sana da maaşını veren aynı patron değil miydi?" gibi bir cümle için bu kadar tafsilat gerekeceğini hiç tahmin etmezdim.]
bugunku yazısı ile bir kere daha takdir ettigim yazardır.soyle ki bayramda yedi kisinin canını alan manyaklar icin manyak makinalarına gayet guzel gondermeler yapmıs, bence asıl sorumlu olan kisilere yuklenmistir. *

http://www.hurriyet.com.t...lar/5324956.asp?yazarid=2
dünkü makalesi ise ayrı bir güzeldir...
http://hurarsiv.hurriyet....8106&tarih=2006-10-26
(#779587)
"bir cümlelik paragraf" akımının önde gideni, her "cümleden sonra 'enter'a basma" fenomeninin bayrak tutanıdır.
(#796900)
din görünce saldıran köşe yazarlarından biridir. emin çölaşan'ın espri yapan versiyonu. yaşlı kurt. en son maskara olduğu yazı için:

http://turkuaz.zaman.com.tr/?bl=3&hn=5731
Eğer bu köşe yazısından sonra hala yazabiliyorsa hürriyet hürriyettir. *
şu yazının sahibi:

Teneke düdükler çoktan susmuş...
GiDiP görün Anadolu'yu.
Laik cumhuriyete karşı gerçekleştirilen "karşı devrim"in nasıl başarıldığını, uygarlık-çağdaşlık umutlarının nasıl yerle bir edildiğini gözlerinizle görmelisiniz.
istanbul'un, Ankara'nın yüksek binalarındaki kuşbakışı görüş, otomobillerin arka koltuklarındaki füme camlar görmenize engel bence.
Gidip yakından bakmalısınız.
Koca şehirlerde bir tek başı açık, medeni giyimli "Atatürk kızı" gördüğünüzde gözleriniz nasıl takılı kalacak, nasıl tuhaf bir şey görmüş gibi arkasından bakacaksınız, nasıl onun yapayalnız ve istisna olduğunu düşüneceksiniz?..
7 cumhuriyet okuluna karşı 14 tarikat okulu kurabilmiş yobaz.
Köylerden, yoksul beldelerden toplatılmış zeki çocuklara yurtlarda gece zikir seansları yaptırıldığını anlattılar bana.
Belediyelerde, hastanelerde, kamu kurumlarında artık türbanlı memurlar var.
"Dinci" olmayanları ayıklayıp atmışlar.
iktidarın "eskinin yeniden yapılanması" programına uymayan devletin adamları ortalıktan kaybolmuş, sinmişler.
Valiler yok.
Kaymakamlar yok.
Kamu görevlileri yok.
Cumartesi sabahı dolaştığım Urfa'nın o bir zamanlar tiyatro salonunun bulunduğu, sinemaların yer aldığı, şık restoranların sıralandığı ünlü caddesine baktım:
Sanki Arabistan.
Baba ocağında, babamın "Kendi yaptığımız teneke düdüklerimle onuncu yıl marşını çalardık" dediği evde, hafta sonu o mübarek dizin dibinde oturup bunları düşündüm:
Aydınları, akademisyenleri, gazetecileri, patronları, işçileri, memurları, valileri, kaymakamları, polisleri, yargıçları, savcıları... Kısacası cumhuriyetin çocukları, görülmemiş bir gaflet içinde Mustafa Kemal'in ülkesini terk etmişler ihanete.
Ve ortalıkta yoklar.
Birer Arap kentine dönmüş şehirler.
Gericiler, 7 çocuğa karşı, 14 karşı devrimci yetiştiriyorlar.
Teneke düdükler çoktan susmuş.
Gidin görün Anadolu'yu.
Dört bir yanı esir almış bir sinsi değişimi, bir gizli savaşı, bir yok edilişi gidin görün.
Bekir Coşkun

şimdi efendim bu yazıyı okuyan bir insan başı açık, medeni giyimli ifadesinden başı kapalılara gönderme yapılmadığını, atatürkçü olmak için başınızı açmanız gerektiğini anlamadığını ve din konusunda bu arkadaşın çok feci önyargıları, saplantıları, aymazlıkları olduğunu görmedim diyebilir mi? bu mu atatürk sevgisi, cumhuriyet sevgisi, amacı devletine zeval gelmeden iki lokma ekmek bulup yaşamak olan başı örtülü anadolu kadınına sırf başı kapalı diye medeni olmayan insan demek, başı kapalı şehit annelerine hakaret etmek laik cumhuriyet bekçiliği midir, bu ülkeyi kuranlar bu kafadakiler değildi, buna adım gibi eminim.

bu yazıyı okuyup "düdükler susmuş" diyebilir mi insan, isteyen "ötüyor" sonuçta..
http://www.hurriyet.com.t...lar/5596105.asp?yazarid=2
turk hava yollari apronda deve kesti haberiyle ilgili bugün çok güzel bir yazı yazan hürriyet gazetesi yazarı. yazısını okumak için;

http://www.hurriyet.com.t...lar/5608402.asp?yazarid=2
türkiye'nin en iyi köşe yazarı. bugün yazdığı yazısında, başbakan'ın erken seçim isteyenler için söylediklerini, kendisine has üslubuyla değerlendirmiş ve kaleme almıştır.

http://www.hurriyet.com.t....asp?yazarid=2&gid=61
hurriyet in konya da turbanli doktor rezaleti haberi ile ilgili yazısını okumak için;

http://www.hurriyet.com.t....asp?yazarid=2&gid=61
türkçeyi çok iyi kullanan, son derece net ve iyi anlaşılır yazmayı başarabilen, yazıları keyifle okunan önemli bir yazardır.
"Bu zihniyet; belediye başkanı olduğunda içkiyi yasaklıyor... Bilim adamı olduğunda trende kıbleyi gösteren mescit istiyor... Bürokrat olduğunda klozetleri söktürüp taş koydurtuyor... Teknik adam olduğunda uçak uçup gitsin diye apronda deve kesiyor... Meclis Başkanı olduğunda laikliğin değiştirilmesini savunuyor... Başbakan olduğunda Avrupa insan Hakları Mahkemesi kararına kızıp "ulemanın" görüşünü öneriyor." cümleleri ile zihniyeti gayet iyi betimleyen harika köşe yazarı.
doğru değil yalan söylediği için dokuz köyden kovulan bu nedenle onuncu köye yerleşen yazarcık.