bugün

insanı mahveden şiirlerin sahibi. Bir erkek, bir kadını ne kadar çok sevebiliri şiirlerinde göstermiş resmen.

Büyük şairlerin hepsi delicesine aşık olmuşlar. Şair olamamamın sebebi belli oldu arkadaşlar, dağılabiliriz.
insanı mahveden şiirlerinden birini de bırakayım:

"dağılırdı saçlarınız yaz akşamı
batan güneşe karşı / kumral,
susardınız ne de çok susardınız.
anlaşılması güç susmanızın anlamı,
sanki bir bulmaca uzun bir sarmal,
uzadıkça sersem eder adamı,
o zaman sevmek değil ölmek zamanı.."
Cumhuriyet döneminin güzel insanlarından.
Bu topraklar nice güzel insanları nasıl da yetiştirmiş böyle.
Toprağın bol olsun.
Sabahtır, saat beş buçuktur
Sen kollarımın arasındasın
Onlar gibi değilsin, sen başkasın
Senin bu gözlerin gibisi yoktur
Adamın rüyasına rüyasına sokulur
yalnızlık şiiri

Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?
"kendini sevmekle başla" niki ile bu konuda nasıl iletişim kurabilirim acaba?
Türk edebiyatında Mavi akımının kurucusudur. Ben sana mecburum şiiriyle gönüllerde taht kurmuştur. Büyük bir şairdir toprağı bol olsun saygıyla anıyoruz.
şiirlerini okumadan bu dünyayı terk edecek olanlara üzülmemek elde değildir.
bilmiyorum hiç haberiniz var mı idi?
noktalama işareti kullanmışsınız.
Garipcilerin şiirini " batı kırması" diye nitelendirmiştir.
Sanatın ulusal, halka ait olmasi gerektiğini savunmuştur.

Şairane anlatimi benimseyip, bağımsızlık, adalet ve barış konularını evrensel bir üslupla işlemiştir.

Şiirleri: duvar, sisler bulvarı, ben sana mecburum, yağmur kaçağı, bela çiçeği, korkunun krallığı, böyle bir sevmek.

Romanları: sokaktaki adam, kurtlar sofrası, sırtlan payı...

Gezi yazısı: abbas yolcu, batinin deli gömleği.

Tiyatro: kartallar yüksek uçar.
kendi sesinden

-ben sana mecburum-

https://www.youtube.com/watch?v=6Yr0rOfy7Sw
Muhtemelen 1950'ler. iki genç şair kadıköy vapurundan çıkmış, Karaköy rıhtımına doğru yürüyor. Kıyafetlere bakılırsa iki genç adam serin bir istanbul sonbaharının içinden geçiyor. Şükran kurdakul henüz "şairler ve yazarlar sözlüğünü" yazmamış. Attila ilhan belki de "sisler bulvarı" kitabını aklında yavaş yavaş yazıyor. Ve zaman belki çok yavaş belki çok hızlı geçip gidiyor.

görsel
Bıçak gibi keskin şiirlerin şairi...

"bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak,
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak.
su yasak, rüzgâr yasak, açık kapılar yasak...
belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak!
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın."
Aynı yaşlarda, aynı ortamda olmak isterdim bu adamla.
Hatta arkadaş olmak, dost olmak...

Nasıl çıkabiliyor kaleminden bu kompozisyon, akıl almıyor. Nasıl gündelik görünen kelimeler, yan yana geldiğinde alıp goturebiliyor insanı hiç tatmadığı duygulara?

Hayatta kimseye hayranlığım yoktur bu adamdan başka.

Nasıl bir ruhtan şu dize dökülebilir?
o mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız.

Hangi gözlere başka bir göz değse, felaketi olur da ağlar...
efsane şairi rüyanda görmen ne güzel bir rastlantı.
burada bütün şiirlerini yazıp okusak hep birlikte, ne muazzam bir imgelem şöleni olurdu.

bundan yıllar önce türk kızı sevgilimle paris'de bir arkadaşta kalıyorduk. öğrenciyiz ve paramız yok denecek kadar az.

yolumuz quartier latin'de "les deux magots" kafesine düştü. sevgilimle hiç düşünmeden içeri girdik ve iki kadeh "calvedos" ısmarladık kaptanın bu yeri ve bu içkiyi ne kadar çok sevdiğini anımsayarak.

sonra bir kartpostal alıp yaptıklarımızı yazdık. adresini bilmediğimizden bilgi kitapevi eliyle diye kartpostalı kaptana postaladık.

inşallah eline geçmiştir diye dua edip durduk.

allah rahmet eylesin kaptana.
...Oysa ben akşam olmuşum,
Yapraklarım dökülüyor.
Usul usul,
Adım sonbahar.

Atilla ilhan-adım Sonbahar
Bir trene binip,
Rastgele defolup
Gitmek istiyorum...

ATiLLA iLHAN
ikinci yeni şairi değil, maviciler akımı şairidir.

Çapkındır, bir çok şiirini bir çok farklı kadın için yazmıştır.
"Gözlerin gözlerime değince,
Felaketim olurdu ağlardım"

Altı kelimeyle o kadar çok şey anlatmış ki ne zaman bir şiirine denk gelsem bu yeteneğini hep kıskandığımı fark ettiğim şairdir.
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım
Dizeleri ile size bir filmin içinde hissini yaşatan huzursuzluk ve huzuru aynı anda yaşatabilen kelimelerin üstadı mükemmel insan, şair.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim icin kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
imgelem sihirbazı efsane şairimizdir. şiirleri, kronolojik olarak okunursa, lezzetin nasıl kıvam aldığını birebir hissedersiniz.
Ayrılık da sevdaya dahil,
Çünkü ayrılanlar hala sevgili...
yaşımdan dolayı, beni en iyi yansıtan bir şiirini aktararak, "kaptanı" sevgi ve saygıyla anıyorum:

Sevmek için Geç Ölmek için Erken

akşamın acı su karanlığı içinden
soğuk kadife teması yalnızlığın
şuh bir kahkaha balkonun birinden
gizli işareti midir bir başlangıcın

sevmek için geç ölmek için erken

başbaşa çay elele yürümek derken
boğaz vapurları mı iskele sancak
telefonda kaybolmak sesini beklerken
insan insanı yeniler doğrudur ancak

sevmek için geç ölmek için erken

içimdeki gökkuşağı besbelli neden
bulutların içinden kuşlar yağıyor
bir şiire başlarsın birini bitirmeden
hiç kimse gözlerine inanamıyor

sevmek için geç ölmek için erken

sevmek sevildiğini bile farketmeden
yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
sevmek zehir zemberek ve yürekten
gecikerek de olsa vuruşur gibi

sevmek için geç ölmek için erken
sisler bulvarında akşamdı...
güncel Önemli Başlıklar