bugün

bıçak türü kesici bir alet kullanarak bir insana zarar verme eylemi. ayrıca holigan bozması taraftarın icraatıdır.* türk filmlerinde stiletto ile yapılır, kapanmaz yaralar açmak için kaburganın yanından girmeyi veya kolu dikey olarak çizmeyi deneyiniz.
dilimizdeki yanlış kullanımlardan biri olduğu yönünde şüpheler var. keza adam olanı kimse bıçaklamaz derler.
(bkz: adam bıçaklamak)
(bkz: pisiklete pinmek)
adam bıçaklamak kadar kötü bir şeydir.
aşırı ötümlüleşme
(bkz: adam piç ve ahmak) dahi olsa yapılmaması gereken eylemdir.
(bkz: karadenizli detected)
piçaktan korksaydık üçağa pinmez idük şeklindeki osuruktan teyyare mantaliteye sahip insanın segilediği ve tanımladığı eylem
(bkz: adam laz beyler)
abuk sabuk bişeydir. hangi sebepten pıçaklayacaksın adamı abi? boşver napcan elalemin günahlarıyla bi de bu dünyanın öteki tarafı var. hiç çekilmez valla paşa paşa kimseye bulaşmadan gidelim şu dünyadan bence.
sebep ne olursa olsun insani değildir. serseri, boş, insanlıktan nasibini almamışların yapacağı çirkinlikte bir şeydir. bir pişmanlıktır benim için adam bıçaklamak. adam da değil aslında, bir çocuğu, çünkü ben de çocuktum o sıralar.
kişisel sayfama baktığınızda zaten iyi kötü kendimi anlattım, annesiz büyüdüm ben. hayat bu. herkesin başına gelen bir şey. hatta bir çok kişinin, biliyorum benden binlercesi var.

lisedeydim. aslına bakacak olursanız ne okulu ne de hayatı sevmiyordum. sırf amcamın yüzünü kara çıkarmamak için ders çalışıyordum, evlatlarından çok benle ilgilenmesinin karşılığını vermek zorundaydım, inek denebilecek bir öğrenciydim. çok isteyerek yaptığımdan değil, dedim ya amcamın emeklerinin karşılığını vermek için.
bizim zamanımızda liseler bozuk değildi bu kadar. tabi yine esrarkeşi psikopatı vardı, hayırsız uğursuzu çoktu. ben kendi halinde biriydim. iyi bir ortamım vardı. hocaların sevdiği bir öğrenciydim ama ben hiçbirini sevmezdim nedense. itici gelirlerdi. garip olan bendim o da bilir belki de. gel gör ki şimdi onlarla aynı mesleği paylaşıyorum, büyük konuşmamak gerek. *
bilirsiniz turnuvalar olur, böyle yazar kasa fişlerinden konfeti yapardık camlardan atardık maçlar başlayınca. iyi top oynardım, halen daha öyledir ayıptır söylemesi. maçlardan birine çıktık, yanlış hatırlamıyorsam, finale yakın bir maçtı.
son sınıfım, o yıl öss'ye gireceğim. o zamanlar öss vardı. öyle kendimce liseyi bitirip üniversite kazanarak istanbul'dan uzaklaşma hayali kuruyordum kafamda herhangi bir bölüme gitmek yoktu.
adı ferdi olan bir çocuk vardı. okula neden geldiğini bilmeyen, serseri, sürekli hocalarla tartışan ama ne hikmetse atılmayan, hatta hocaların arabasına zarar veren. bayan hocalara bile sille tokat girişen döl israfı itin tekiydi. tabi karşı takımda.
maça çıkmadan evvel herkes çekiniyordu ondan, biliyorlar ki pisliğin teki, öğretmenlerin bile çekindiği bir adam. bulaşmayın, ne yaparsa yapsın sorunsuz bitirelim maçı demiştim. hocalarda o maça çıkmadan uyarıyorlardı. bak adam gibi oyna falan gibisinden.

maç başladı, dakikasından itibaren önüne gelene faullü girmeler, agresif hareketler yapmaya başladı. hocalar sarı kart bile gösteremiyor. artık canlandırın kafanızda anlattığım bu çocuğu. devre arası oldu. sevindim açıkçası. bir kaç defa sert girmesine bile bile vurmasına rağmen ses çıkarmamıştım. bu devreyi de öyle atlatır sorunsuz bitiririm maçı demiştim.
diğer yarı başladı, aradan 10 dakika ya geçti ya geçmedi, degajı kullanan kalecinin attığı topu karşıladım, tabi yandan çok kontrolsüz biçimde bodoslama geldi ve vurdu ses çıkarmadım, korktuğumdan değil bulaşmal istemedim. hakemlik yapan hocamız düdüğü çaldı. hocanın üzerine giderek, 'benim ne suçum var hoca, bu orospu çocuğu ayakta durmayı bilmiyorsa ben ne yapayım' bana dönerek; 'kız oyunu değil lan bu!' dedi. o an ne oldu ne bitti bilemiyorum, okulda çoğu kişi bilirdi annem olmadığını hocalarda. tüm hocalar arkadaşlarım hatta maçı izleyenler sustu, dona kaldım çünkü. o sessizliğin ardından belki saniyeler ya geçti ya geçmedi. kendimi kaybettim, avucumun içi ile ağzının üstüne vurdum. tabi kan revan içinde kaldı, ortalık karıştı.

anneme küfür ediyor! 5 yaşında kaybettiğim anneme! nasıl kaldırabilirdim ki bunu. tabi o zamanlar öyle düşünüyordum. şimdi olsa ne yaparım, inanın biliyorum. hocalar araya girdi hatta müdür bey bile aşağı inip tokatlamaya başladı onu, tabi küfürleri devam ediyor tehditleri de. insanlıktan çıktım denebilir o gün.
hemen çıkıp gittim okuldan. üstümü değişmeden, belki bir çok kişi korkup kaçtığımı sandı ama hayır ben eve bıçak almaya gitmiştim. cehalet işte. cahillik başka ne olabilir ki. yengem ve amcam görmeden üst kata çıktım, mutfaktan ekmek bıçaklarından birini aldım ve terim soğumadan okula gittim. zaten son saatteydi maç okul dağılacaktı, onu kaçırmamak için hızlı hareket ediyordum. okulun önüne geldim ve beklemeye başladım.

tabi okul dağılmaya başladı, her yanıma gelen; 'olum ferdi seni görmesin yarrağı yedin' gibi şeyler söylüyorlardı. duymuyordum bile onları. sınıf arkadaşlarımın çıkmaya başladığını gördüğümde uzaklaştım oradan. bu anlattığım çocuk bahariye parkı denen bir yerde takılır orada kendi gibi kopuklarla esrar içerdi. oraya doğru gittim. orada bekleyecektim, tabi sınıf arkadaşlarımdan biri durumu anlamış, bütün herkesi hatta hocaları toplayıp o da parka doğru gelmeye başlamış. işin kötü yanı amcamın oğlu da okula giderken ki halimden kötü bir şeyler olduğunu sezmiş o da gelmiş peşimden.

parka gittim, bakım o it orada. ağzını burnunu siliyor ve etrafındaki itlerle beni halt etmenin planını yapıyorlar. yaklaştım yanına;

-o dediğini bir daha tekrar et!
söylerken ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.
+gel sen gel amınakodum çocuğu gel.

etrafımı çevirmişlerdi bir de.

-tekrar et lan okulda söylediğini!

tabi bütün okul, abartısız bütün okul orada, hocalarım bağıra bağıra geliyor. amcamın oğlu da;

--spoiler--
şaşkın! şaşkııııın! dur oğlum yapma
--spoiler--

amcamın oğlu da biliyor neden o noktaya geldiğimi, yoksa böyle biri olmadığımı çok iyi bilir.

--spoiler--
şaşkın gel buraya! gel! ben sikecem onu merak etme gel buraya hadi!
--spoiler--

tabi bu arada herkes bize doğru koşuyor. bu anlattıklarım saniyeler içinde gerçekleşti, kimse bize yanaşmadan bıçağı vurmam gerekliydi. tekrardan sordum.

-söylesene lan it! tekrar et ne dedin sen bana okulda!

bastıra bastıra söyledi, tabi ben de kaşındım.

+orrrrospu çocuğuuuu!

eyüp lisesinde okudum ben. eğer orada okuyanlar varsa bilirler, halicin kenarıdır hemen ve eyüp mezarlığını da görür, bahsettiğim bahariye parkı da aynı şekilde. yine kendimi kaybettim ve eyüp mezarlığına dönüp baktım, anamın yattığı yere, sanki affet anne der gibi baktım ve bir anda belimden çıkardığım bıçağı defalarca diyaframına sokup çıkardım, tabi kendimi de yaraladım bıçağı çekerken, halen daha izi durur. etrafında kimse kalmadı kaçtılar, çığlıklar ağlamalar, amcamın oğlunun hocalarımın bağırışları bir birine karıştı, kız arkadaşlarımdan hocalarımdan ağlayanlar vardı. biliyorlardı ferdi'ye değil de bana yazık olduğunu. yere düştüğünde durmadım, ayaklarına rast gele vurdum bıçağı. kanlar içinde kaldı ve hiç acımadım, haz duydum hatta.

hocalarım geldi, oğlum ne yaptın sen yazık ettin kendine değer miydi falan. hep aynı nasihatler. ama anlayamazlardı beni annesizliğin verdiği o buhran halini. evet şimdi olsa böyle bir şey yapmam ama dedim ya çocuğum işte.
amcamın oğlu ise bana sarılıp korkma dedikten sonra yerde kan revan içinde yatan ferdi'yi yerden yere çarpıyordu, ağzına burnuna tekmeler atıyordu. ondan bile haz aldım biliyor musunuz. şimdi ise utanıyorum.

peki sonra ne oldu? o çocuk ölmedi, günlerce komada yattı, şu anda ise, eyüp'te esnaflık yapıyor ama bir ayağı aksak vaziyette. bana gelince, 2 yıl cezaevinde yattım. koskoca 2 yılımı cezaevinde geçirdim. 18 yaşından ufak olduğum için ve hafifletici sebeplerden dolayı çok ceza almadım.

2 yıl cezaevini pişmanlık duymadan geçirdim, öss'ye hazırlandım, çıktıktn sonra çok iyi bir üniversite kazandım. şimdi ise öğretmen oldum, geçmişinde serseriler gibi adam bıçaklamış bir öğretmen, kimse bilmiyor, sizden başka.

pişman değilim, utanıyorum sadece. hayat işte.
Adam bıçaklamanın türleri vardır ve belden yukarı bıçaklamalar her zaman öldürmeye teşebbüs olarak kabul edilirler özellikle birden fazla bıçak yarası belden yukarı bölgede var ise savcı dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderir.

Belaltı bölgesinde popo göt ayak kısımlarına vuruşlar ise yaralama olarak değerlendirilirler.
çükünü keserseniz yaralamaya girer. Bel altı.
Ilginç bir his sanırım. Ülkemizde hobi niyetine yapılan hadise.
ben bu kadar hiddeti anlayamıyorum. hadi birini tabancayla öldürürsün, geri dönüşü yoktur. saniyeliktir. şayet karşıda helikopterden diğerine atlarken şarjör değiştirebilen ve kurşunu eliyle yakalayabilen biri yoksa kurşun girer; kritik bölgelere denk geldiyse affetmez. tabancayla tüfekle birini öldürmek için ateş edildiğinde o kişiyle arada oldukça da mesafe vardır. yani şeytan dolduruşa getirmiştir, şeytan doldurmuştur. ama bıçakla birine allah ne verdiyse girmek, nasıl bir ayılıktır ya. demek istediğim o boğuşma esnasında rakibin/düşmanın hayati olmayan bir bölgesine (mesela baldırına) saplasan bile o kişi oyun dışı olur. kaçar mısın, ülkeyi mi terk edersin, adamın ağzını mı bantlarsın, kollarını mı bağlarsın; o senin psikopat kişiliğine kalmış. ama bir anlık sinirle bir insanı bıçakla öldürme fikri, hele bunu yaparken tetiği çekmekten bilmem kaç yüz kat daha fazla efor harcanması gerçeği tüylerimi tiken tiken ediyor.
cezası ağırdır.

http://www.gazetevatan.co...i-bicakladi-966290-yasam/
dayımın 6 ay yatmasının sebebidir.
(bkz: fahrenheit)
Portakal bıçaklayan çomardan daha iyi bir tespit olabilecek başlıktır.